24 Şubat 2013 Pazar

Atatürk Evi


                 ŞEBİNKARAHİSAR ATATÜRK EVİ VE MÜZESİ / BİR BİNANIN TARİHİ


                 Mahmut Arseven'den  alınan yandaki fotoğraf aslında 1932 yılında yapılan bir bayram töreninde çekilen fotoğraftan bir kesit. Fotoğraf  bayram fotoğrafı olmasına karşın , şimdiki Atatürk Evi ve Müzesi'nin o tarihlerdeki durumunu göstermesi bakımından ilginç.
                Atatürk Evi ve Müzesi'nin  tarihini, o binanın sahiplerinden Belkıs Çağatay'ın Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nin  11 Kasım 1980  ve 13 Ekim 1981 günlü sayılarında yayınlanan mektuplarında buluyoruz.  Belkıs Çağatay bu mektubunda , Atatürk'ün bu binada ne şekilde ağırladığı yanında, binanın yapımını, kullanımını ve eklentilerini anlatıyor. Anlatımlar bu fotoğraf ile birebir örtüşüyor.
                Belkıs Çağatay'ın anlatımına göre, binanın ilk sahibi olan Mustafa Çakmakçı (Ertem)  aslen Artvin'li olup, Şebinkarahisar'a atanmış olan tüfekçi subayı .  Alay Komutanı Mehmet Bey'in yeğeni aslen Edirne'li olan Bedriye Hanım ile evlenen ve Şebinkarahisar'ı , sakinlerini ve civarının seven Mustafa Çakmakçı (Ertem), askerlikten ayrılarak eşinin serveti ile İran'a yönelik şap ticaretine başlar ve Artvin'deki baba evini  model alarak şimdi Atatürk Evi ve Müzesi olan binayı inşa ettirir. Evin etrafını fotoğrafta görüldüğü gibi  2 metre yüksekliğinde, üzerinde hartama yağmurluklar olan duvar ile çevirerek  Şebinkarahisar'da  ilk kez  bahçe  bir tanzim ettirir.  Üç kademeden oluşan  bu bahçenin üst kademesine  kesme taşlardan yapılmış yüzme ve depo olarak kullanılan havuz yaptırır. Havuzun suyu ile bahçenin ikinci kademesinde bulunan ağaçlar sulanır.  O tarihlerde bahçede 7 dut ağacı ile bahçe kenarlarında 21 adet de kayısı ağacı, orta kademede vişne ağacı  ayrıca gül ve karanfil tarhları vardır. Bahçe içinde,  üstü samanlık olan bir ahır ile  alt katı atölye üst katı depo olarak kullanılan başka bir bina daha yer almaktadır.  Bahçenin ana caddeye açılan ön kapısından başka  o zamanlar maşatlık  denilen Hastane bahçesi tarafındaki sokağa  açılan selamlık kapısı bulunur, üçüncü  diğer kapısı da Hükümet Konağı tarafındaki tarlasına açılırdı.  Mustafa Çakmakçı (Ertem)  öldüğü 1937 yılına kadar bu evde yaşadı ve Atatürk'ü bu evde ağırladı.

                Belkıs Çağatay  13 Ekim 1981  günü yayınlanan  mektubunun bir kısmında şöyle diyor : "Ermeni vakasında Mutasarrıf,  alt kat duvarlarının çok enli ve mahfuz oluşu ve aynı zamanda çok geniş bir bahçede bulunuşu yüzünden 36 gün bizim evde çalışmış. Evin üst katı 300 küsur kurşun yarası almış. Bahçenin genişliği yüzünden Sivas  Valisi Muammer Beyin emri ile yakılan şehrin büyük yangınından kurtulmuş.  Ermeni ve Rum evlerinin Türk evleri ile karışık bulunuşu ve şehrin Ermeni saldırısından kurtarılması için Valinin verdiği emirle gazyağı dökülerek şehrin büyük bir kısmı yakılmıştır"
                Belkıs Çağatay, Atatürk'ün ağırlanmasını da aynı mektubunda şöyle naklediyor: "Atamız şehrin davetini kabul ederek geldiği zaman eski bir Belediye Reisi olan dayım Mehmet Emin Ertem misafir de kaldığı evin oğlu olarak, babam Halit Bilecen (o zaman Askerlik Şubesi Mülhakı)  evin damadı olarak hizmetinde bulunmuşlar.  İkinci katta sofa olan  kısımda ziyafet masası kurulmuş.  Sofraya dedem Mustafa Çakmakçı (Ertem) de oturtulmuş. Anne annem Bedriye Hanım ve annem Hatice Bilecen (Şebinkarahisar'ın ilk kadın Belediye Meclis Üyesi)  alt kattan sofaya çıkan merdivenin başında konuşmaları izlemişler. Sofaya açılan geniş odada tek yatak hazırlanmış. Yaverlerinden Cevat Abbas Bey  kendi yatağını bu odanın önüne serdirerek günlük kıyafetleri ile yatmış. Diğer beraberinde bulunanlar selamlık dediğimiz Hastane  tarafındaki odada yatmışlar. Onlar gittikten sonra Atamızın yattıkları odaya girdiklerinde sanki hiç yatılmamış gibi  her şeyin yerli yerinde ve muntazam olduğunun görüp şaşırmışlar." 
                Atatürk'ün ağırlanmasından 5 gün sonra bu evde doğduğunu  söyleyen  Belkıs Çağatay 11 Kasım 1980 günlü Yeni Şebinkarahisar'da yayınlanan diğer bir mektubunda da Atatürk'ün ön cepheye bakan  ve Sabuncuların bahçeye doğru köşedeki büyük salonda ağırlandığını belirtiyor.
                Evin sahiplerinden  Öğretmen Mehmet Emin Ertem'in ölümünden sonra eşi İstanbul'a taşınmak zorunda kalınca, ev Sağlık Bakanlığı tarafından kamulaştırılarak uzun süre lojman olarak kullanıldı. Bir ara yıkılarak yerine Belediye  Hizmet Binası yapılması düşünülen ve  bir süre Maliye lojmanı ve Emniyet Amirliği olarak kullanılan bina nihayetinde müze haline getirildi. Daha sonra da Belediye tarafından tartışmalı bir şekilde  bahçesine sıra dükkanlar yapıldı.
                Bir fotoğraf  ile bir binanın tarihini ortaya koymuş olduk.

                NOT : "Tüfekçi" saray muhafız teşkilatı mensuplarına verilen san, "Mülhak"  ise Arapça "katılmış" anlamında. (Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü)
                KAYNAKÇA
                Yeni Şebinkarahisar Arşivi                

 Bu yazı, Sn. Ünsal Çalık ile birlikte hazırlanmış olup Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nin 13.11.2012 tarihli sayısında yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder