23 Şubat 2013 Cumartesi

Şebinkarahisar Beyliği




                               ŞEBİNKARAHİSAR BEYLİĞİ (KARAHİSAR EMİRLİĞİ)
                                                                                                                            
                 Biz burada, yaklaşık 90 yıl bağımsız olan  Şebinkarahisar Beyliği ile  ilgili kaynaklarda yer alan bilgileri bir araya getirmeye, gazete makalesi çerçevesinde fazla bilinmeyen bir tarihi ortaya çıkarmaya çalışacağız.
                Aslında Türk Tarihçi Prof. Dr. İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri isimli kitabının 1937 yılında yayınlanan ilk baskısında etkinliği bulunmayan beylikler arasında Şebinkarahisar Beyleri'ni de zikrediyor. Uzunçarşılı, nedense   kitabının sonraki baskılarında böyle bir ibareye yer vermiyor. Ama sonraki yıllarda Rus tarihçi Shukurov, "Karahisar Emirliği" adı ile Şebinkarahisar'ı  ayrı bir beylik olarak değerlendiriyor
                Anadolu'da kurulan beylikler hep aile ismi ile adlandırıldığı için "Şebinkarahisar Beyliği" ya da "Karahisar Emirliği" adı alışılmışın dışında bir isim olarak ortaya çıktığında pek dikkat çekmiyor.            
                Araştırmacı Yazar Mehmet Bilgin'e göre, Şebinkarahisar Beyliği, kuruluşunda bir bey etrafında toplanmış grupların o beyin emrinde müstakil olarak hareket edip sınırları belirli bir bölgeye hakim olmaları ve dönem dönem Şebinkarahisar şehrini ve kalesini ele geçirmiş olan beylerin bağımsızlıklarını çevre beylere kabul ettirmeleri şeklinde tarihte yerini alıyor. Bilgin'e göre, Şebinkarahisar'ı merkez edinip bağımsız hareket eden beylerin yönetimindeki Şebinkarahisar Beyliği, 1330'lardan 15. yy ilk çeyreğine kadar  etkin oldu ve Trabzon Rum İmparatorluğu  ile de mücadele etti.

                BEYLİĞİN KURULUŞUNDAN ÖNCE ANADOLU
                Bilindiği gibi, 1243 Kösedağ Savaşı'nda Selçuklu Türklerini yenilgiye uğratan Moğollar 1256 yılında başkenti Tebriz olmak üzere ve Anadolu'yu da kapsar şekilde İlhanlı yönetimini kurdular. Oluşturdukları idari taksimat ile Anadolu'nun büyükçe bir alanını, atanan bir Genel Vali yönetiminde  “Anadolu Genel Valiliği” olarak bir idari ünite altında topladılar. Ebu Said Han döneminde Anadolu'ya atanan genel vali, İlhanlı Beylerbeyi (Veziri) Emir Çoban'ın oğlu olan  Demirtaş/Temürtaş Noyan'dı. (Moğolca Noyan, şehzadeye, hanların akrabalarına ve büyüklerine verilen bir unvandır)
                Anadolu Genel Valisi  Temürtaş  bir süre sonra merkezden bağımsız hareket etmeye, verilen buyruklara uymamaya başladı, hatta iki kez  isyan etti. Ebu Said Han ile Temürtaş'ın babası Beylerbeyi Emir Çoban 'ın karşı karşıya gelmesi ve kardeşinin Han tarafından öldürülmesi  üzerine Temürtaş, 1327 yılında Anadolu Genel Valiliği görevini naibi Emir Eretna'ya bırakıp Mısır'da hüküm süren Memluk'lara sığındı.
(Kaynak wikipedia)
                 ÇOBANLI ŞEYH HASAN-I KÜÇÜK DÖNEMİ
                İşte Şebinkarahisar'da ilk kez bağımsız bir beylik kuran kişi, yukarda bahsedilen, Suldus Boyu'na  mensup İlhanlı Beylerbeyi Emir Çoban'ın, Anadolu Genel Valisi oğlu Temürtaş'ın oğlu olan Şeyh Hasan-ı Küçük'tür.  
                Rus Tarihçi Rustam Shukurov'a göre 1336 yılında Şebinkarahisar'a yerleşen ve babası Temürtaş'ın verasetine dayanan Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük, babasından sonra Anadolu'ya atanan İlhanlı Genel Valilerinin ve onların naibi olan Emir Eretna'nın yönetimini tanımayarak bağımsız hareket etmeye başladı ve 1338 yılına kadar da kardeşleri, Melik Eşref, Melik Eşter ve Mısır Melik ile birlikte burada yaşadı.  Tarihçiler Şeyh Hasan-ı Küçük'ün, 1330/1331 yıllarında Rum Eyaletine (Sivas'a) geldiğini, bir süre sonra Şebinkarahisar'a yerleştiğini ifade ediyorlar. Prof. Dr. Osman Turan ise, Temürtaş'ın Mısır'a kaçarken ailesini ve çocuklarını müstahkem bir kaleye koymuş olduğunu belirtiyor. Kaynaklarda açık bir bilgi yok ama bu muhkem kalenin Şebinkarahisar Kalesi olması kuvvetle muhtemel.
                Doç. Dr. Kemal Göde'nin anlatımına göre, Temürtaş'ın çocukları olan Şeyh Hasan ve kardeşleri, Han Ebu Said'in eşi olan halaları Bağdat Hatun'un da koruması altında hayatta kaldılar ve zamanla babalarının servetine sahip oldular.  Hatta Şeyh Hasan-ı Küçük, babasının öldürülmediğini Mısır'dan kaçtığını yayarak babasına çok benzeyen birini babası olarak ortaya sürdü ve anası Devlet Hatun ile evlendirdi. Bu planı başarıya ulaşan Şeyh Hasan-ı Küçük, düzmece Temürtaş'ın ağzından yazdığı mektuplar ile Celayirli Şeyh (Büyük) Hasan'ın kendisine itaat etmesini istedi, reddedilince de ona savaş açtı.               
                1335 yılında Han Ebu Said'in ölümünü müteakip o sırada Anadolu Genel Valisi olan Celayirli Şeyh Hasan'ın Tebriz'e giderek yönetime el koyması üzerine, 1338 yılında Şebinkarahisar'dan yola çıkan Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük, Aladağ'daki Şehr-i Nev yakınlarında Celayirli Şeyh Hasan'ı (Hasan-ı Buzurg'u) yenerek Tebriz'i ele geçirdi ve Hulagü Hanlarının sözde koruması altında Çobanlı Devleti'ni kurdu.
                Şeyh Hasan-ı Küçük, 1343 yılında karısı İzzet Mülk tarafından öldürülmesine kadar Şebinkarahisar ile olan bağlantısını hiç ihmal etmedi. Hazinesini burada muhafaza etti ve amcası Surgan İbn Çoban'ı tutukladığında, o esnada halifesi Servet Hüseyin tarafından  yönetilen Şebinkarahisar Kalesi'nde hapsetti.
                Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük Tebriz'de hüküm sürerken maiyetinde Sivas ve Canik'li kölelerden (gulamlardan) oluşan özel bir kuvvet bulunduruyordu. Ayrıca bu bölgeden gitmiş Türkmen komutanları da vardı. Çobanlı adı ile anılan bu Türkmenler, Kelkit Vadisi; Gümüşhane'nin güneyi ve Şebinkarahisar'da bazı kaleleri bu tarihten sonra dahi ellerinde tutmuşlardı.
                Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük  döneminde Doğu Karadeniz Bölgesinde nerelerin Şebinkarahisar Beyliği'ne ait olduğunu tam olarak tespit etmek oldukça zor, fakat Erzurum ve çevresinin Çobanlılar  tarafından kontrol edildiği biliniyor. Şebinkarahisar Beyi Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük, 1336 yılında Trabzon üzerine yürüdü, Boz Tepe'ye kadar ulaşmasına karşın  aniden başlayan aşırı yağış ve oluşan sel nedeniyle Trabzon'u alamadan geri döndü. 1340-1343 yılları arasında bir cok kez Erzincan’ı fethetmeye çalıştı, fakat her defasında başarısız oldu.
                1343 yılının Ekim ayında Emir Alaeddin Eretna ile Sivas-Erzincan arasında Karanbük adı verilen yerde yapılan savaşta Süleyman Han idaresindeki Çobanlı ordusu yenildi. Eretna savaştan sonra Şebinkarahisar'ı  almak için herhangi bir girişimde bulunmadı. Şebinkarahisar 1343 yılının Aralık ayına kadar Çobanlılar adı verilen bu aileye ait oldu ve Şeyh Hasan-ı Küçük'ün ölümünden sonra Tebriz'de tahta çıkan kardeşi Malik Eşref döneminde de Şebinkarahisar ile bağlantıları kesilmedi.
                Melik Eşref'in idare yetersizliğinden istifade ile zamanla Emir Eretna hakimiyetini Erzincan'a kadar genişletmeyi başardı ve bu dönemde Şebinkarahisar, Emir Eretna'nın egemenliğine geçti ve 1357 yılına kadar da Eretnalıların kontrolünde kaldı.
                Emir Eretna, Şebinkarahisar'ı aldığında Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük'ün Şebinkarahisar Kalesi'nde hapsettirdiği amcaları Surgan ve Yağı-Bastı Beyleri serbest bıraktı. Hasan Tahsin Okutan'a göre bu tarihte Şebinkarahisar, tam olarak kim olduğu bilinmeyen Behramşah isminde birinin yönetiminde idi. Onun ölümü ile Alaeddin Eretna Şebinkarahisar'a Rükneddin Kılıçaslan'ı emir olarak tayin etti. Bu atama Behramşah'ın oğulları Melik Ahmet ve Melik Nebi'yi rahatsız etti. Yine Hasan Tahsin Okutan'a göre, Alaaddin  Eretna'nın ölümünden sonra ise  Melik Ahmet Şebinkarahisar'ın yönetimini ele geçirdi. Bu dönemde Eretna'ya tam bağlı olmayan Melik Ahmet, kardeşi Melik Nebi'nin girişimleri sonucunda  Kadı Burhaneddin tarafından  Sivas'ta hapsedildi.
                1345 ve 1356 yıllarında Erzincan merkezli 6 şiddetinde iki ayrı deprem meydana geldi. 1335 yılında Moğolistan'da ortaya çıkıp Asya, Avrupa, Ortadoğu, Afrika başta olmak üzere, tüccarlar vasıtası ile kıtalar arasında yayılan ve 1348 yılında Anadolu'nun özellikle de orta kısımlarında  etkili olan, Trabzon nüfusunun 4/5'ini yok eden, sadece Avrupa'da 23 Milyon insanın ölümüne neden olan büyük veba salgının Şebinkarahisar Beyliği'nin nasıl etkilediği ise bilinmiyor.

                RÜKNEDDİN KILIÇARSLAN DÖNEMİ
                1362 yılında Erzincan için Sivas'tan diğer deyim ile Eretna'dan ayrılan Emir Pir Hüseyin Şebinkarahisar'ın yeni beyi oldu.
                Emir Pir Hüseyin'in aynı yıl Erzincan'ı ele geçirmesinden ve buradan ayrılmasından sonra Şebinkarahisar, Koyulhisar'da bulunan ve Rükneddin ek ismini kullanan Kılıçaslan'ın eline geçti.
                Sultan Alâeddin Eratna’nın 1352 tarihinde ölümünden sonra, Eratnalı Devleti’nin başına geçen oğulları Gıyâseddin Mehmed,  İzzeddin Cafer ile torunu Alâeddin Ali Beyler zamanında, devlet birden bire çökmeye yüz tuttu ve son Sultan Mehmed Bey zamanında ise Şebinkarahisar Hâkimi Kılıçarslan ile Kadı Burhaneddin Ahmed ve diğer emirler arasında naiplik ve yönetim yetkileri ile ilgili kıyasıya mücadeleler oldu.
                Yine, Doç Dr. Kemal Göde'ye göre, Şebinkarahisar Hâkimi Kılıçarslan’ın ismi ilk defa olarak, Eratnalı Sultanı Gıyâseddin Mehmed’in 1365 yılında şehit edilmesi hareketinde, Amasya Emîri Şadgeldi ve Sivas Hâkimi Hacı İbrahim ile yapılan ittifak dolayısıyla geçti. Daha sonra 13 yaşında Eretna Sultanı olan  Alâeddin Ali devrinde Koyulhisar ve Şebinkarahisar Emîri olarak rol oyna­yan Kılıçarslan  diğer emirler gibi, başına buyruk hareket etti. Kılıçarslan Sultan Alaeddin Ali ile Amasya Emiri Hacı Şadgeldi arasındaki savaşta sultan yanında yer aldı akabinde  arabuluculuk yaptı. Yine, Sultan Alaeddin Ali'nin 1379 yılında gerçekleştirdiği Erzincan seferine de katıldı, Erzincan Emiri Mutahharten ile yapılan görüşmeleri yürüttü.
                Selçuklu soyundan olan Kılıçarslan 1368, 1369, 1373 ve 1374 yıllarında Trabzon'a bağlı Giresun ve Gümüşhane çevrelerine saldırılarda bulundu. 1369 yılında önemli kalelerden bir olan Goloşa Kalesi'ni ele geçirdi. 1370 yılında Trabzon İmparatoru III. Alexios, yaylada iken kendisine saldıran Şebinkarahisar Türklerine karşı sefer düzenledi. 1373 yılında Şiran'a karşı sefer düzenleyen III. Alexios, ağır kış koşulları nedeniyle hezimete uğradı. 1379 yılında Trabzon imparatoru ile Tacettinoğulları Beyliği Emiri Tacettin Çelebi arasında bir anlaşma yapılmasını engellemek isteyen Kılıçarslan Trabzon üzerine bir saldırdı ve Trabzon topraklarına girdi.
                Kılıçarslan, oluşturulan mecliste Kadı Burhaneddin'in de desteğini alarak, 1380 yılında Sultan Alâeddin Ali ölümünden sonra Eretna Beyliği'nin başına geçen yedi yaşındaki Sultan Mehmet Bey'e naip oldu. Bu şekilde Eretna Beyliği'nin yönetimine oturan Kılıçarslan, yönetimde söz sahibi olmak isteyen Amasya Hakimi Şadgeldi ile yaptığı savaşta yenildi, Daha sonra Alaaddin Ali Bey'in gözde beylerinden olan ve naiplik konusunda çekiştiği Seyyid Hüsam'ı tutuklatıp, zincire vurdurarak Şebinkarahisar'da hapsettirdi.  Uzun süre devam eden çekişme sonucunda bizzat Kadı Burhaneddin tarafından hançerlenerek 1380 yılının kış mevsiminde öldürüldü.
                Kılıcarslan’ın sahip olduğu topraklar muhtemelen Tokat yakınlarında Gömenek Kalesi ve Niksar’ın güney batısında bulunan Harsenus’u da içine alıyordu.
                Gerek Hasan Tahsin Okutan ve gerekse Zerrin Günal Öden, Kılıcarslan'ın, Şebinkarahisar Hakimi olmazdan önce bir süre Erzincan'da yaşadığını ifade ediyor.
                1366 yılında Erzincan merkezli 6 şiddetinde, 1374 yılında yine Erzincan merkezli 8 şiddetinde deprem oldu. 1380 yılında Kuzey Anadolu’da çok sayıda insanın ölümüne sebep olan ve Sivas hükümdarı Eretna oğlu Ali Bey'in de hastalanarak öldüğü diğer bir veba salgınının Şebinkarahisar Beyliği'ni nasıl etkilediği konusunda  da bilgi bulunmuyor.
Tranzon İmparatoru III Aleksios ve karısı Theodora Kantakouzene (kaynak wikipedia)
                 EMİR MELİK AHMET DÖNEMİ
                Rükneddin Kılıçarslan'dan öldürülmesinden sonra, Şebinkarahisar Melik Ahmet'in eline geçti.  Prof Dr. Yaşar Yücel'e göre ise Eretna Beyi  Mehmet'in naipliğini alan Kadı Burhaneddin, hapiste olan Emir Malik Ahmet'i çıkararak Şebinkarahisar'ın emaretini ona verdi. Şebinkarahisar Melik Ahmet'in ilk yaptığı iş, Kılıçarslan tarafından orada hapsedilen Seyyid Hüsam'ı salıvermek oldu.
                Kendi yönetiminin ilk zamanlarından 1390’lardaki sonuna kadar Erzincan Emiri Mutahharten ile dostça ilişkiler yürüten Melik Ahmet, Mutahharten'e bağlıydı. Örneğin 1395 yılının kışında, Timur’un yaklaşması nedeniyle korkan Mutahharten ailesini bile Şebinkarahisar’a yollamıştı.  Ancak Hsan Tansin Okutan, Taş Mescit'in vakfiyesinde Melik Ahmet'in kendisinden "Sultan Ahmet Han" şeklinde bahsettiği ve bunun da bağımsız hareket ettiği anlamına geldiğini ifade ediyor.
                1394 yılı baharında Kadı Burhaneddin Şebinkarahisar'ı kuşattı. Ancak Erzincan'a sefer azminde olduğu için Erzincan topraklarında tahribat ve mezalim yaptı.  Kadı Burhaneddin 1395 yılının başında Bayburt’a saldırdı ve dönüş yolunda Şebinkarahisar’a girdi ve Melik Ahmet, Kadı Burhaneddin'in yönetimi altına girmeye zorlandı. Melik Ahmet, oğlunu değerli hediyelerle Sivas'a göndererek bağlılık bildirdi. 1395 yılının sonunda Mutahharten,  Kadı Burhaneddin'i Pulur savaşında yenince, Melik Ahmet kendi bölgesine geçen Sivas ordusunun geri dönüş yolunu kesip saldırdıysa da bir başarı sağlayamadı. O  yılın kış aylarında Melik Ahmet'in gönderdiği elçiler Mutahharten ile Kadı Burhaneddin arasında barış sağlamaya çalıştılar.
                Ölümünün son gününe kadar Kadı Burhaneddin bütün çabalarına rağmen Şebinkarahisar’a boyun eğdiremedi. Öyle ki, 1397 yılında Şebinkarahisar'ı baskı altında tutmak için kendisi ile birlikte hareket eden Akkoyunlu Beyi Osman Bey'e Suşehri bölgesini ikta olarak verdi, bir kale yapılmasını emrederek Şebinkarahisar bölgesini tahrip etmekle görevlendirdi.
                Kadı Burhaneddin, 1398 yılında Akkoyunlu Beyi Osman Bey (Karayülük Osman) tarafından öldürülünce, Sivas halkı, Sivas'ı Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt'a teslim etti ve Şebinkarahisar Beyliği Osmanlılar ile sınır oldu. Melik Ahmet ve 1404 yılında onun ölümünden sonra Şebinkarahisar'ı yöneten oğlu Hasan Bey ile Osmanlı şehzadesi Çelebi Mehmet arasında iyi ilişkiler vardı. Timur ile Yıldırım Beyazıt arasındaki Ankara Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan Osmanlıların Fetret Döneminde Amasya'da bulunan Çelebi Mehmet,  1403 yılında Şebinkarahisar'ı kuşatan yerel Türkmen Beyi Gözleroğlu'na karşı şehrin yardımına gitti ve Şebinkarahisar'ı almasını engelledi.
                1415 yılında Şebinkarahisar ve yöresinde, Amasya merkezli 7 şiddetinde bir deprem meydana geldi.

                BEYLİĞİN SONU
                1418 yılından bağımsızlık ilan eden Karakoyunlu Yusuf Bey, Akkoyunluların elindeki Erzincan'ı alarak Pir Ömer'i vali tayin etti. Erzincan Valisi Pir Ömer bağımsızlık ilan ederek 1419 yılında Şebinkarahisar’ı kuşattı. O tarihte Şebinkarahisar hakimi olan  Malik Ahmet'in oğlu Hasan Bey, Amasya Valisi Şehzade Murat'tan yardım istedi. Pir Ömer, Osmanlı kuvvetleri tarafından ağır bir bozguna uğratıldı. Bununla birlikte, Pir Ömer Şebinkarahisar Kalesi'ni fethetti.

                SOSYO-EKONOMİK YAPI
                Şebinkarahisar Beyliği'nden kalan tek tarihi eser, 1366 yılında Melik Ahmet tarafından yaptırılan, ancak şu anda yıkıntıları bulunan Taş Mescit'tir. Hasan Tahsin Okutan'a göre, Arslanşah Köyü'nün adı, uzun süre bu  köyde kurduğu çiftliğinde yaşamış olan Kılıcarslan'dan, Ekecek Köyü Busait Mahallesi'nin adı da İlhanlı Hanı Ebu Said'ten geliyor.
                Anadolu'da gerek önceki beylikler ve Selçuklular, gerekse de İlhanlı Hanlığı'nın yıkılmasından sonra kurulan beylikler döneminde şap madeni, önemli bir gelir sağlıyordu.  Daha 1275 yılında Cenevizliler, Şebinkarahisar şapını Giresun ve Trabzon limanları üzerinden Avrupa'ya ihraç ediyorlardı. Şap ayrıca Sivas Yolu ile Halep'e de götürülüyordu. 1312 yılına ait Bruges hesap defterlerinde 40 "denari" değerinde Şebinkarahisar şapının Cenevizli tacirler tarafından şehre getirildiği kaydedilmişti. Şebinkarahisar Beyleri'nin bu ekonomik imkandan yararlanmış olmaları kuvvetle muhtemeldir.
                1300'lerde (14. Yüzyılda) Şebinkarahisar'daki şap ocaklarından yılda 14.000 Ceneviz kantarı  (790.202 kg) şap üretiliyordu. Buradan elde edilen şap Türkiye’de üretilen şapın en kalitelisi idi. Şebinkarahisar’da, kaya şapı,  2/5’i kaya şapı ve 3/5’i toz şapından oluşan ikinci kalitedeki şap ve en çok toprak içeren şap olarak üç tür şap üretilirdi. Kantarında % 80 oranında cevher içeren ve haftanın yedi günü üretilen kaliteli şapın  2/5'i yünlü kumaş boyamasında, 3/5'i de kumaş iplerinin boyamasında kullanılırdı. Şebinkarahisar’da üretilen ve en kaliteli şap olarak bilinen kaya şapının kantarı 12 ile 15 "carati", ikinci kalitedeki şapın fiyatı 9 ile 12 "carati" arasında değişiyordu. Foça şapının fiyatı 6 ile 8 "carati", Kütahya şapının fiyatı 4 ile  6 "carati" ve Ulubat şapının kantar fiyatı da 3 ile 4 "carati"  arasında idi.
               
Kaynak Murat Keçiş, Trabzon Rum İmparatorluğu ve Türkler
     
KAYNAKLAR
1-Rustam Shukurov, Between Peace and Hostility: Trebizond and the Pontic Turkish Periphery in the  
    Fourteenth Century // MHR. Vol. 9/1. 1994. P. 20–72. (Makalenin "The Emirate of Karahisar" bölümünün   
    çevirisini yapan Ersen Erdem'e teşekkür ederim.)
2- Mehmet Bilgin, Giresun Bölgesinde Türkmen Beylikleri ve İskan Hareketleri, Giresun Tarihi Sempozyumu,
    Mayıs 1996
3- Murat Keçiş, Trabzon Rum İmparatorluğu ve Türkler, 1204-1404,  Doktora Tezi, Ankara 2009,
4- Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Ötüken Neşr, İst. 2011
5- Kemal Göde, Eretnalılar, TTK, Ank. 1999,
6- Kemal Ramazan Haykıran, Anadolu’da Bir İlhanlı Valisi: Demirtaş Noyan, Muğla Üniversitesi Sosyal    
    Bilimler Enstitüsü Dergisi Güz 2009 Sayı 23
7- İsmail Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, 1937
8- İbrahim Tellioğlu, Osmanlı Hakimiyetine Kadar  Doğu Karadeniz'de Türkler,Serander yay. Trabzon 2004
9- Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında Araştırmalar II, TTK yay, Ankara 1991
10- Hasan Tahsin Okutan, Şebinkarahisar, Giresun 1944
11-Zerrin Günal Öden, Kadı Burhaneddin Karşısında Bir Selçuklu Şehzadesi Kılıçarslan
12-Hoca Sadettin Efendi, Tacü't Tevarih, Çev. İsmet Parmaksızoğlu, Kültür Bakanlığı Yay. 1979
13- Faruk Sümer, Karakoyunlular, TTK Yay. 1992
14- Ebu Bekr-i Tihrani, Kitabı-ı Diyarbekriyye, Çev. Mürsel Öztürk, Kültür Bak. Yay.2001.
15- William Miller, Son Trabzon İmparatorluğu, Çev. Nurettin Süleymangil, Heyamola yay. İst. 2007
16- http://www.deprem.gov.tr/sarbis/Veritabani/Tarihsel.aspx
17-Mehmet Ersan, XIII-XIV. Yüzyıllarda Şap Ticareti ve Şebinkarahisar,  Şebinkarahisar 1. Tarih ve Kültür
      Sempozyumu, 2000
18- Serdar Çavuşdere, 14. yy.  İtalyan Kaynaklarında .. Türkiye Ticaret Tarihine Dair Kayıtlar, Yüksek Lisans
      Tezi, 2007
19-Murat Kara, XI. ve XIV. yüzyıllarda Anadolu ve Civar Bölgelerde Hastalıklar, Yüksek Lisans Tezi, 2008

Bu yazı Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde 19.02.2013 tarihinden itibaren dört bölüm halinde yayınlanmıştır.





               

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder