ŞEBİNKARAHİSAR
BEYLİĞİ (KARAHİSAR EMİRLİĞİ)
Biz burada, yaklaşık 90 yıl
bağımsız olan Şebinkarahisar Beyliği ile ilgili kaynaklarda yer alan bilgileri bir
araya getirmeye, gazete makalesi çerçevesinde fazla bilinmeyen bir tarihi
ortaya çıkarmaya çalışacağız.
Aslında Türk Tarihçi Prof. Dr. İsmail
Hakkı Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri
isimli kitabının 1937 yılında yayınlanan ilk baskısında etkinliği bulunmayan
beylikler arasında Şebinkarahisar Beyleri'ni de zikrediyor. Uzunçarşılı,
nedense kitabının sonraki baskılarında böyle bir
ibareye yer vermiyor. Ama sonraki yıllarda Rus tarihçi Shukurov, "Karahisar
Emirliği" adı ile Şebinkarahisar'ı ayrı bir beylik olarak değerlendiriyor
Anadolu'da kurulan beylikler hep aile
ismi ile adlandırıldığı için "Şebinkarahisar Beyliği" ya da "Karahisar
Emirliği" adı alışılmışın dışında bir isim olarak ortaya çıktığında pek
dikkat çekmiyor.
Araştırmacı
Yazar Mehmet Bilgin'e göre, Şebinkarahisar Beyliği, kuruluşunda bir bey
etrafında toplanmış grupların o beyin emrinde müstakil olarak hareket edip
sınırları belirli bir bölgeye hakim olmaları ve dönem dönem Şebinkarahisar
şehrini ve kalesini ele geçirmiş olan beylerin bağımsızlıklarını çevre beylere
kabul ettirmeleri şeklinde tarihte yerini alıyor. Bilgin'e göre, Şebinkarahisar'ı
merkez edinip bağımsız hareket eden beylerin yönetimindeki Şebinkarahisar
Beyliği, 1330'lardan 15. yy ilk çeyreğine kadar
etkin oldu ve Trabzon Rum İmparatorluğu
ile de mücadele etti.
BEYLİĞİN KURULUŞUNDAN ÖNCE
ANADOLU
Bilindiği gibi, 1243 Kösedağ Savaşı'nda
Selçuklu Türklerini yenilgiye uğratan Moğollar 1256 yılında başkenti Tebriz
olmak üzere ve Anadolu'yu da kapsar şekilde İlhanlı yönetimini kurdular.
Oluşturdukları idari taksimat ile Anadolu'nun büyükçe bir alanını, atanan bir
Genel Vali yönetiminde “Anadolu Genel
Valiliği” olarak bir idari ünite altında topladılar. Ebu Said Han döneminde
Anadolu'ya atanan genel vali, İlhanlı Beylerbeyi (Veziri) Emir Çoban'ın oğlu
olan Demirtaş/Temürtaş Noyan'dı.
(Moğolca Noyan, şehzadeye, hanların akrabalarına ve büyüklerine verilen bir unvandır)
Anadolu Genel Valisi Temürtaş
bir süre sonra merkezden bağımsız hareket etmeye, verilen buyruklara
uymamaya başladı, hatta iki kez isyan etti.
Ebu Said Han ile Temürtaş'ın babası Beylerbeyi Emir Çoban 'ın karşı karşıya
gelmesi ve kardeşinin Han tarafından öldürülmesi üzerine Temürtaş, 1327 yılında Anadolu Genel
Valiliği görevini naibi Emir Eretna'ya bırakıp Mısır'da hüküm süren Memluk'lara
sığındı.
(Kaynak wikipedia) |
ÇOBANLI ŞEYH HASAN-I KÜÇÜK DÖNEMİ
İşte
Şebinkarahisar'da ilk kez bağımsız bir beylik kuran kişi, yukarda bahsedilen, Suldus
Boyu'na mensup İlhanlı Beylerbeyi Emir
Çoban'ın, Anadolu Genel Valisi oğlu Temürtaş'ın oğlu olan Şeyh Hasan-ı
Küçük'tür.
Rus Tarihçi Rustam Shukurov'a göre
1336 yılında Şebinkarahisar'a yerleşen ve babası Temürtaş'ın verasetine dayanan
Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük, babasından sonra Anadolu'ya atanan İlhanlı Genel
Valilerinin ve onların naibi olan Emir Eretna'nın yönetimini tanımayarak
bağımsız hareket etmeye başladı ve 1338 yılına kadar da kardeşleri, Melik
Eşref, Melik Eşter ve Mısır Melik ile birlikte burada yaşadı. Tarihçiler Şeyh Hasan-ı Küçük'ün, 1330/1331
yıllarında Rum Eyaletine (Sivas'a) geldiğini, bir süre sonra Şebinkarahisar'a
yerleştiğini ifade ediyorlar. Prof. Dr. Osman Turan ise, Temürtaş'ın Mısır'a
kaçarken ailesini ve çocuklarını müstahkem bir kaleye koymuş olduğunu
belirtiyor. Kaynaklarda açık bir bilgi yok ama bu muhkem kalenin Şebinkarahisar
Kalesi olması kuvvetle muhtemel.
Doç.
Dr. Kemal Göde'nin anlatımına göre, Temürtaş'ın çocukları olan Şeyh Hasan ve
kardeşleri, Han Ebu Said'in eşi olan halaları Bağdat Hatun'un da koruması
altında hayatta kaldılar ve zamanla babalarının servetine sahip oldular. Hatta Şeyh Hasan-ı Küçük, babasının
öldürülmediğini Mısır'dan kaçtığını yayarak babasına çok benzeyen birini babası
olarak ortaya sürdü ve anası Devlet Hatun ile evlendirdi. Bu planı başarıya
ulaşan Şeyh Hasan-ı Küçük, düzmece Temürtaş'ın ağzından yazdığı mektuplar ile
Celayirli Şeyh (Büyük) Hasan'ın kendisine itaat etmesini istedi, reddedilince
de ona savaş açtı.
1335
yılında Han Ebu Said'in ölümünü müteakip o sırada Anadolu Genel Valisi olan
Celayirli Şeyh Hasan'ın Tebriz'e giderek yönetime el koyması üzerine, 1338
yılında Şebinkarahisar'dan yola çıkan Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük, Aladağ'daki
Şehr-i Nev yakınlarında Celayirli Şeyh Hasan'ı (Hasan-ı Buzurg'u) yenerek
Tebriz'i ele geçirdi ve Hulagü Hanlarının sözde koruması altında Çobanlı Devleti'ni
kurdu.
Şeyh Hasan-ı Küçük, 1343 yılında
karısı İzzet Mülk tarafından öldürülmesine kadar Şebinkarahisar ile olan
bağlantısını hiç ihmal etmedi. Hazinesini burada muhafaza etti ve amcası Surgan
İbn Çoban'ı tutukladığında, o esnada halifesi Servet Hüseyin tarafından yönetilen Şebinkarahisar Kalesi'nde hapsetti.
Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük
Tebriz'de hüküm sürerken maiyetinde Sivas ve Canik'li kölelerden (gulamlardan)
oluşan özel bir kuvvet bulunduruyordu. Ayrıca bu bölgeden gitmiş Türkmen
komutanları da vardı. Çobanlı adı ile anılan bu Türkmenler, Kelkit Vadisi;
Gümüşhane'nin güneyi ve Şebinkarahisar'da bazı kaleleri bu tarihten sonra dahi
ellerinde tutmuşlardı.
Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük döneminde Doğu Karadeniz Bölgesinde
nerelerin Şebinkarahisar Beyliği'ne ait olduğunu tam olarak tespit etmek oldukça
zor, fakat Erzurum ve çevresinin Çobanlılar
tarafından kontrol edildiği biliniyor. Şebinkarahisar
Beyi Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük, 1336 yılında Trabzon üzerine yürüdü, Boz
Tepe'ye kadar ulaşmasına karşın aniden
başlayan aşırı yağış ve oluşan sel nedeniyle Trabzon'u alamadan geri döndü. 1340-1343 yılları arasında bir cok kez Erzincan’ı fethetmeye çalıştı,
fakat her defasında başarısız oldu.
1343 yılının Ekim ayında Emir Alaeddin
Eretna ile Sivas-Erzincan arasında Karanbük adı verilen yerde yapılan savaşta Süleyman
Han idaresindeki Çobanlı ordusu yenildi. Eretna savaştan sonra
Şebinkarahisar'ı almak için herhangi bir
girişimde bulunmadı. Şebinkarahisar 1343 yılının Aralık ayına kadar Çobanlılar
adı verilen bu aileye ait oldu ve Şeyh Hasan-ı Küçük'ün ölümünden sonra
Tebriz'de tahta çıkan kardeşi Malik Eşref döneminde de Şebinkarahisar ile
bağlantıları kesilmedi.
Melik Eşref'in idare
yetersizliğinden istifade ile zamanla Emir Eretna hakimiyetini Erzincan'a kadar
genişletmeyi başardı ve bu dönemde Şebinkarahisar, Emir Eretna'nın egemenliğine
geçti ve 1357 yılına kadar da Eretnalıların kontrolünde kaldı.
Emir Eretna, Şebinkarahisar'ı
aldığında Çobanlı Şeyh Hasan-ı Küçük'ün Şebinkarahisar Kalesi'nde hapsettirdiği
amcaları Surgan ve Yağı-Bastı Beyleri serbest bıraktı. Hasan Tahsin Okutan'a
göre bu tarihte Şebinkarahisar, tam olarak kim olduğu bilinmeyen Behramşah
isminde birinin yönetiminde idi. Onun ölümü ile Alaeddin Eretna
Şebinkarahisar'a Rükneddin Kılıçaslan'ı emir olarak tayin etti. Bu atama
Behramşah'ın oğulları Melik Ahmet ve Melik Nebi'yi rahatsız etti. Yine Hasan
Tahsin Okutan'a göre, Alaaddin
Eretna'nın ölümünden sonra ise
Melik Ahmet Şebinkarahisar'ın yönetimini ele geçirdi. Bu dönemde
Eretna'ya tam bağlı olmayan Melik Ahmet, kardeşi Melik Nebi'nin girişimleri
sonucunda Kadı Burhaneddin tarafından Sivas'ta hapsedildi.
1345 ve 1356 yıllarında Erzincan
merkezli 6 şiddetinde iki ayrı deprem meydana geldi. 1335 yılında Moğolistan'da
ortaya çıkıp Asya, Avrupa, Ortadoğu, Afrika başta olmak üzere, tüccarlar
vasıtası ile kıtalar arasında yayılan ve 1348 yılında Anadolu'nun özellikle de
orta kısımlarında etkili olan, Trabzon
nüfusunun 4/5'ini yok eden, sadece Avrupa'da 23 Milyon insanın ölümüne neden
olan büyük veba salgının Şebinkarahisar Beyliği'nin nasıl etkilediği ise
bilinmiyor.
RÜKNEDDİN KILIÇARSLAN DÖNEMİ
1362 yılında Erzincan
için Sivas'tan diğer deyim ile Eretna'dan ayrılan Emir Pir Hüseyin
Şebinkarahisar'ın yeni beyi oldu.
Emir
Pir Hüseyin'in aynı yıl Erzincan'ı ele geçirmesinden ve buradan ayrılmasından
sonra Şebinkarahisar, Koyulhisar'da bulunan ve Rükneddin ek ismini kullanan Kılıçaslan'ın
eline geçti.
Sultan
Alâeddin Eratna’nın 1352 tarihinde ölümünden sonra, Eratnalı Devleti’nin başına
geçen oğulları Gıyâseddin Mehmed,
İzzeddin Cafer ile torunu Alâeddin Ali Beyler zamanında, devlet birden
bire çökmeye yüz tuttu ve son Sultan Mehmed Bey zamanında ise Şebinkarahisar
Hâkimi Kılıçarslan ile Kadı Burhaneddin Ahmed ve diğer emirler arasında naiplik
ve yönetim yetkileri ile ilgili kıyasıya mücadeleler oldu.
Yine,
Doç Dr. Kemal Göde'ye göre, Şebinkarahisar Hâkimi Kılıçarslan’ın ismi ilk defa
olarak, Eratnalı Sultanı Gıyâseddin Mehmed’in 1365 yılında şehit edilmesi
hareketinde, Amasya Emîri Şadgeldi ve Sivas Hâkimi Hacı İbrahim ile yapılan
ittifak dolayısıyla geçti. Daha sonra 13 yaşında Eretna Sultanı olan Alâeddin Ali devrinde Koyulhisar ve Şebinkarahisar
Emîri olarak rol oynayan Kılıçarslan diğer emirler gibi, başına buyruk hareket
etti. Kılıçarslan Sultan Alaeddin Ali ile Amasya Emiri Hacı Şadgeldi arasındaki
savaşta sultan yanında yer aldı akabinde
arabuluculuk yaptı. Yine, Sultan Alaeddin Ali'nin 1379 yılında
gerçekleştirdiği Erzincan seferine de katıldı, Erzincan Emiri Mutahharten ile
yapılan görüşmeleri yürüttü.
Selçuklu
soyundan olan Kılıçarslan 1368, 1369, 1373 ve 1374 yıllarında Trabzon'a bağlı Giresun
ve Gümüşhane çevrelerine saldırılarda bulundu. 1369 yılında önemli kalelerden
bir olan Goloşa Kalesi'ni ele geçirdi. 1370 yılında Trabzon İmparatoru III.
Alexios, yaylada iken kendisine saldıran Şebinkarahisar Türklerine karşı sefer
düzenledi. 1373 yılında Şiran'a karşı sefer düzenleyen III. Alexios, ağır kış
koşulları nedeniyle hezimete uğradı. 1379 yılında Trabzon imparatoru ile Tacettinoğulları
Beyliği Emiri Tacettin Çelebi arasında bir anlaşma yapılmasını engellemek
isteyen Kılıçarslan Trabzon üzerine bir saldırdı ve Trabzon topraklarına girdi.
Kılıçarslan,
oluşturulan mecliste Kadı Burhaneddin'in de desteğini alarak, 1380 yılında Sultan
Alâeddin Ali ölümünden sonra Eretna Beyliği'nin başına geçen yedi yaşındaki Sultan
Mehmet Bey'e naip oldu. Bu şekilde Eretna Beyliği'nin yönetimine oturan Kılıçarslan,
yönetimde söz sahibi olmak isteyen Amasya Hakimi Şadgeldi ile yaptığı savaşta
yenildi, Daha sonra Alaaddin Ali Bey'in gözde beylerinden olan ve naiplik
konusunda çekiştiği Seyyid Hüsam'ı tutuklatıp, zincire vurdurarak
Şebinkarahisar'da hapsettirdi. Uzun süre
devam eden çekişme sonucunda bizzat Kadı Burhaneddin tarafından hançerlenerek 1380
yılının kış mevsiminde öldürüldü.
Kılıcarslan’ın sahip olduğu topraklar muhtemelen Tokat yakınlarında Gömenek
Kalesi ve Niksar’ın güney batısında bulunan Harsenus’u da içine alıyordu.
Gerek
Hasan Tahsin Okutan ve gerekse Zerrin Günal Öden, Kılıcarslan'ın,
Şebinkarahisar Hakimi olmazdan önce bir süre Erzincan'da yaşadığını ifade ediyor.
1366 yılında Erzincan merkezli 6
şiddetinde, 1374 yılında yine Erzincan merkezli 8 şiddetinde deprem oldu. 1380 yılında Kuzey
Anadolu’da çok sayıda insanın ölümüne sebep olan ve Sivas hükümdarı Eretna oğlu
Ali Bey'in de hastalanarak öldüğü diğer bir veba salgınının Şebinkarahisar
Beyliği'ni nasıl etkilediği konusunda da
bilgi bulunmuyor.
Tranzon İmparatoru III Aleksios ve karısı Theodora Kantakouzene (kaynak wikipedia) |
EMİR
MELİK AHMET DÖNEMİ
Rükneddin
Kılıçarslan'dan öldürülmesinden sonra, Şebinkarahisar Melik Ahmet'in eline
geçti. Prof Dr. Yaşar Yücel'e göre ise Eretna
Beyi Mehmet'in naipliğini alan Kadı
Burhaneddin, hapiste olan Emir Malik Ahmet'i çıkararak Şebinkarahisar'ın
emaretini ona verdi. Şebinkarahisar Melik Ahmet'in ilk yaptığı iş, Kılıçarslan
tarafından orada hapsedilen Seyyid Hüsam'ı salıvermek oldu.
Kendi
yönetiminin ilk zamanlarından 1390’lardaki sonuna kadar Erzincan Emiri Mutahharten
ile dostça ilişkiler yürüten Melik Ahmet, Mutahharten'e bağlıydı. Örneğin 1395
yılının kışında, Timur’un yaklaşması nedeniyle korkan Mutahharten ailesini bile
Şebinkarahisar’a yollamıştı. Ancak Hsan
Tansin Okutan, Taş Mescit'in vakfiyesinde Melik Ahmet'in kendisinden
"Sultan Ahmet Han" şeklinde bahsettiği ve bunun da bağımsız hareket
ettiği anlamına geldiğini ifade ediyor.
1394
yılı baharında Kadı Burhaneddin Şebinkarahisar'ı kuşattı. Ancak Erzincan'a sefer
azminde olduğu için Erzincan topraklarında tahribat ve mezalim yaptı. Kadı Burhaneddin 1395 yılının başında Bayburt’a
saldırdı ve dönüş yolunda Şebinkarahisar’a girdi ve Melik Ahmet, Kadı
Burhaneddin'in yönetimi altına girmeye zorlandı. Melik Ahmet, oğlunu değerli
hediyelerle Sivas'a göndererek bağlılık bildirdi. 1395 yılının sonunda Mutahharten, Kadı Burhaneddin'i Pulur savaşında yenince, Melik
Ahmet kendi bölgesine geçen Sivas ordusunun geri dönüş yolunu
kesip saldırdıysa da bir başarı sağlayamadı. O
yılın kış aylarında Melik Ahmet'in gönderdiği elçiler Mutahharten ile
Kadı Burhaneddin arasında barış sağlamaya çalıştılar.
Ölümünün son gününe kadar Kadı Burhaneddin bütün
çabalarına rağmen Şebinkarahisar’a boyun eğdiremedi. Öyle ki, 1397 yılında Şebinkarahisar'ı
baskı altında tutmak için kendisi ile birlikte hareket eden Akkoyunlu Beyi
Osman Bey'e Suşehri bölgesini ikta olarak verdi, bir kale yapılmasını emrederek
Şebinkarahisar bölgesini tahrip etmekle görevlendirdi.
Kadı
Burhaneddin, 1398 yılında Akkoyunlu Beyi Osman Bey (Karayülük Osman) tarafından
öldürülünce, Sivas halkı, Sivas'ı Osmanlı Sultanı Yıldırım Beyazıt'a teslim
etti ve Şebinkarahisar Beyliği Osmanlılar ile sınır oldu. Melik Ahmet ve 1404
yılında onun ölümünden sonra Şebinkarahisar'ı yöneten oğlu Hasan Bey ile
Osmanlı şehzadesi Çelebi Mehmet arasında iyi ilişkiler vardı. Timur ile
Yıldırım Beyazıt arasındaki Ankara Savaşı'ndan sonra ortaya çıkan Osmanlıların Fetret
Döneminde Amasya'da bulunan Çelebi Mehmet, 1403 yılında Şebinkarahisar'ı kuşatan yerel
Türkmen Beyi Gözleroğlu'na karşı şehrin yardımına gitti ve Şebinkarahisar'ı
almasını engelledi.
1415
yılında Şebinkarahisar ve yöresinde, Amasya merkezli 7 şiddetinde bir deprem
meydana geldi.
BEYLİĞİN SONU
1418 yılından bağımsızlık ilan
eden Karakoyunlu Yusuf Bey, Akkoyunluların elindeki Erzincan'ı alarak Pir
Ömer'i vali tayin etti. Erzincan Valisi Pir Ömer bağımsızlık ilan ederek 1419
yılında Şebinkarahisar’ı kuşattı. O tarihte Şebinkarahisar hakimi olan Malik Ahmet'in oğlu Hasan Bey, Amasya Valisi
Şehzade Murat'tan yardım istedi. Pir Ömer, Osmanlı kuvvetleri tarafından ağır
bir bozguna uğratıldı. Bununla birlikte, Pir Ömer Şebinkarahisar Kalesi'ni
fethetti.
SOSYO-EKONOMİK
YAPI
Şebinkarahisar Beyliği'nden kalan
tek tarihi eser, 1366 yılında Melik Ahmet tarafından yaptırılan, ancak şu anda
yıkıntıları bulunan Taş Mescit'tir. Hasan Tahsin
Okutan'a göre, Arslanşah Köyü'nün adı, uzun süre bu köyde kurduğu çiftliğinde yaşamış olan Kılıcarslan'dan,
Ekecek Köyü Busait Mahallesi'nin adı da İlhanlı Hanı Ebu Said'ten geliyor.
Anadolu'da gerek önceki beylikler ve Selçuklular, gerekse de İlhanlı
Hanlığı'nın yıkılmasından sonra kurulan beylikler döneminde şap madeni, önemli
bir gelir sağlıyordu. Daha 1275 yılında
Cenevizliler, Şebinkarahisar şapını Giresun ve Trabzon limanları üzerinden
Avrupa'ya ihraç ediyorlardı. Şap ayrıca Sivas Yolu ile Halep'e de götürülüyordu. 1312 yılına ait Bruges
hesap defterlerinde 40 "denari"
değerinde Şebinkarahisar şapının Cenevizli tacirler tarafından şehre
getirildiği kaydedilmişti. Şebinkarahisar Beyleri'nin bu
ekonomik imkandan yararlanmış olmaları kuvvetle muhtemeldir.
1300'lerde
(14. Yüzyılda) Şebinkarahisar'daki şap ocaklarından yılda 14.000 Ceneviz kantarı
(790.202 kg) şap üretiliyordu. Buradan elde edilen şap Türkiye’de üretilen şapın en
kalitelisi idi. Şebinkarahisar’da, kaya şapı,
2/5’i kaya şapı ve 3/5’i toz şapından oluşan ikinci kalitedeki şap ve en
çok toprak içeren şap olarak üç tür şap üretilirdi. Kantarında % 80 oranında cevher içeren ve haftanın yedi günü üretilen kaliteli
şapın 2/5'i yünlü kumaş boyamasında, 3/5'i
de kumaş iplerinin boyamasında kullanılırdı. Şebinkarahisar’da üretilen ve en kaliteli şap
olarak bilinen kaya şapının kantarı
12 ile 15 "carati", ikinci
kalitedeki şapın fiyatı 9 ile 12 "carati"
arasında değişiyordu. Foça şapının fiyatı 6 ile 8
"carati", Kütahya şapının
fiyatı 4 ile 6 "carati" ve Ulubat şapının kantar fiyatı da 3 ile 4 "carati" arasında idi.
Kaynak Murat Keçiş, Trabzon Rum İmparatorluğu ve Türkler |
KAYNAKLAR
1-Rustam Shukurov, Between
Peace and Hostility: Trebizond and the Pontic Turkish Periphery in the
Fourteenth Century // MHR. Vol. 9/1. 1994.
P. 20–72. (Makalenin "The Emirate of Karahisar" bölümünün
çevirisini yapan Ersen Erdem'e teşekkür
ederim.)
2- Mehmet Bilgin, Giresun Bölgesinde Türkmen
Beylikleri ve İskan Hareketleri, Giresun Tarihi Sempozyumu,
Mayıs 1996
3- Murat Keçiş, Trabzon Rum İmparatorluğu ve Türkler,
1204-1404, Doktora Tezi, Ankara 2009,
4- Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Ötüken
Neşr, İst. 2011
5- Kemal Göde, Eretnalılar, TTK, Ank. 1999,
6- Kemal Ramazan Haykıran, Anadolu’da Bir İlhanlı Valisi:
Demirtaş Noyan, Muğla Üniversitesi Sosyal
Bilimler
Enstitüsü Dergisi Güz 2009 Sayı 23
7- İsmail Hakkı
Uzunçarşılı, Anadolu Beylikleri ve Akkoyunlu, Karakoyunlu Devletleri, 1937
8- İbrahim Tellioğlu, Osmanlı Hakimiyetine Kadar Doğu Karadeniz'de Türkler,Serander yay.
Trabzon 2004
9- Yaşar Yücel, Anadolu Beylikleri Hakkında
Araştırmalar II, TTK yay, Ankara 1991
10- Hasan Tahsin Okutan, Şebinkarahisar, Giresun 1944
11-Zerrin Günal Öden, Kadı Burhaneddin Karşısında Bir
Selçuklu Şehzadesi Kılıçarslan
12-Hoca Sadettin Efendi, Tacü't Tevarih, Çev. İsmet
Parmaksızoğlu, Kültür Bakanlığı Yay. 1979
13- Faruk Sümer, Karakoyunlular, TTK Yay. 1992
14- Ebu Bekr-i Tihrani, Kitabı-ı Diyarbekriyye, Çev.
Mürsel Öztürk, Kültür Bak. Yay.2001.
15- William Miller, Son Trabzon İmparatorluğu, Çev.
Nurettin Süleymangil, Heyamola yay. İst. 2007
16- http://www.deprem.gov.tr/sarbis/Veritabani/Tarihsel.aspx
17-Mehmet Ersan, XIII-XIV. Yüzyıllarda Şap Ticareti ve
Şebinkarahisar, Şebinkarahisar 1. Tarih
ve Kültür
Sempozyumu, 2000
18- Serdar Çavuşdere, 14.
yy. İtalyan Kaynaklarında .. Türkiye Ticaret Tarihine Dair Kayıtlar, Yüksek
Lisans
Tezi, 2007
19-Murat
Kara, XI. ve XIV. yüzyıllarda Anadolu ve Civar Bölgelerde Hastalıklar, Yüksek
Lisans Tezi, 2008
Bu yazı Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde 19.02.2013 tarihinden itibaren dört bölüm halinde yayınlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder