29 Ocak 2021 Cuma

            PAVLİKANLAR, KİBOSSA VE BİROĞUL                                                                      

                        GİRİŞ

            Anadolu’da ki bir çok tarihi yerleşimde olduğu gibi Şebinkarahisar'ın da tarihi daha derinlemesine araştırıldığında bilinmeyen birçok yeni bilgi ve ayrıntı ortaya çıkmaktadır. Ancak burada öncelikle kabul edilmesi gereken önemli bir konu, Şebinkarahisar'ın tarihinin  1071 yılında  başlamadığı ve sadece Türklerin veya Osmanlı'nın tarihi olmadığıdır. Bu topraklarda farklı zaman dilimlerinde yıllarca yaşayan insanların yaşanmışlıkları, inançları, tarihleri de bu ilçenin ve yörenin tarihinin önemli parçalarını oluşturmaktadır. Bunlardan biri de Pavlikanlar adı verilen Hristiyan mezhebi ve onların ilk merkezi olan Kibossa'dır.     

            Bu çalışmada, Pavlikanların çok bilinmeyen tarihi ve inanç sistemleri ile birlikte henüz yeri belirlenememiş olan Kibossa'nın, ilçemizin Biroğul mahallesi olup olmadığı sorusuna yanıt bulunmaya çalışılmıştır. 


                        Altıntepsi (Google Earth)

                        PAVLİKANLAR KİMDİR? 

            Pavlikanizm (Paulicianism, Paulikianer, Polisyenlik, Pavliniki, Pavlusçuluk, Pavlosyen, Paulisianizm, Pavlakiler, Paulikianos, Beyalike, Beylikan) 7. yüzyılın ortalarında  ortaya çıkan dualist bir Hıristiyan mezhebidir. Erken Hıristiyanlık dönemindeki bir hareket olan Markiyonizmin dualist görüşlerinin ve 3. yüzyılda İran'da yayılan iki tanrılı bir din olan Maniheizm'in etkisinde kalmıştır.  Düalizm (İkicilik-Senevviye) genellikle birbirine karşı çıkan iki temel kavramın var olduğuna ilişkin ahlaki veya ruhsal inanç olarak tanımlanmaktadır (Wikipedia, 2021). Bu inanış herhangi bir alanda birleştirilip bire indirgenemeyen iki karşıt ve bağımsız ilkenin varlığını ileri süren anlayış olarak ta tanımlanmaktadır (İslam ansiklopedisi, 2021)

            Pavlikanlara adı verilen Pavlus'un kimliği tartışmalıdır (Britannica, 2000).  

            Pavlikan terimi, üyelerinin kendilerine yalnızca Hıristiyan dediği bir mezhebe,  başkaları tarafından takılan ve küçültücü anlam yüklenen bir isimdir (Hamilton-Stoyanov, 2010). Pavlikanların, kendileri için bu adı kullanmadıkları ve kendilerini ‘‘evrensel havari kilisesinin üyeleri’’ diye adlandırdıkları nakledilmektedir (Özışık, 2007).

            Pavlikanlar VII.-IX. Yüzyıllar arasında Bizans devletini ve kilise teşkilatını uzun yıllar meşgul etmiş oldukları için Bizans’ın siyasi ve dini tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bizans devletine karsı Müslüman Arap ordularının yanında yer almaları, farklı din anlayışları ile Anadolu inanç  coğrafyasında iz bırakmışlardır. Sadece Anadolu ile sınırlı kalmayıp, inançlarını Balkanlara taşıyarak Balkan siyasi ve sosyal tarihinin şekillenmesinde de etkili olmuşlardır. Ayrıca Pavlikanlar, Türkiye’de Alevilerin yoğun olarak yaşadıkları coğrafyada bulundukları için ve bazı inançlarının Alevilerle benzerliğinden dolayı, zaman zaman Aleviliğin kökenlerinin araştırıldığı tartışmalarda da gündeme gelmektedir (Çoğ, 2008).

            Pavlikan öğretisi özellikle Makedonya, Bulgaristan ve Yunanistan köylüleri arasında yayılmıştır. Zaman içinde ilk kez Bulgaristan'da ortaya çıkan Bogomillerin öğretilerinin ve uygulamalarının gelişmesine katkıda bulunmuştur (Britannica, 2010). Pavlikanları  diğer bir çok heretik (ayrılıkçı) grup ve mezhepten ayıran taraf, aynı zamanda siyasi bir yapıya da sahip olmalarıdır (Özışık, 2007).

            Pavlikanlar ile ilgili temel kaynaklar sınırlı olup, var olanlar da dini karşıtları tarafından yazılan eserlerdir. Bunların en önemlisi ve diğerlerinin de temelini oluşturan kaynak,  Sicilyalı Peter'in 870 yılında yazdığı "Paulikanlar Olarak da Bilinen Maniheistler'in Tarihi" isimli eserdir. Sicilyalı Peter 869-870 yıllarında, İmparator I. Basileios tarafından Arap-Bizans sınırında Divriği'de bağımsız bir devlet kurmuş olan Pavlikan lideri Khrysokheir'e elçi olarak gönderilmiştir.(Hamilton-Stoyanov, 2010).

             Sicilyalı Peter'in çalışmasının, ilk doksan üç bölümünün Konstantinopolis'te Pavlikanlar'a dair duyduklarına, doksan dördüncü bölümden sonrasının ise Divriği'de bizzat Pavlikanlar'dan öğrendiklerine dayandığı öne sürülmektedir. Çıkışı itibariyle sade bir cemaat olan Pavlikan hareketi, Ermeni ve Bizans dini otoritelerinin yanında, siyasi otoritelerin de amansız baskıları sonucu gittikçe bağımsız bir hüviyet kazanmış, Bizans’ta dini ve siyasi bir tehdit haline gelmiştir. Pavlikanlar’ın, inançlarındaki en tipik ayrılık insandaki özgürlük isteminin hiçbir kuvvet tarafından bastırılarak yok edilemeyeceği, bir taraftan susturulurken diğer taraftan farklı bir şekilde tekrar ortaya çıkacağına inanmalarıdır (Özışık, 2007).

            Pavlikanlar gözle görülür bir grup olarak Silvanus’tan yaklaşık yüz yıl önce ortaya çıkmışlardır (Özışık, 2007). Silvanus adını kullanan Mananali'li Constantine, 657 yılında, Koloneia (Şebinkarahisar) yakınlarındaki Kibossa'da Pavlikan topluluğunu tekrar bir araya getiren kişi olarak bilinmektedir. Kurduğu kilisenin adı "Makedonya Kilisesi"dir ve kısa bir süre sonra da "Laodicaea Kilisesi" kurulmuştur (Bryer-Wınfıeld, 2020).

            Mezhep, tarih sahnesine çıktıktan kısa bir süre sonra Bizans imparatorluğu içinde yaygın  siyasi ve askeri çalkantılara yol açmıştır (Britannica, 2000). 668 ile 698 yılları arasında III.Konstantin ve Justinian II, mezhebi dağıtmak için iki sefer düzenlemiş, Constantine (Silvanus) taşlanarak öldürülmüştür. Constantine'den sonra Pavlikanların önderliğini 684 yılında Bizans görevlisi olarak Constantine'i öldürdükten  sonra inancını değiştirerek  Pavlikanlara katılan Symeon-Titus üstlenmiştir. 690 yılında Symeon-Titus da, Bizans görevlileri tarafından yakılarak öldürülmüştür.

            Symeon-Titus’un öldürülmesi sonrası ciddi bir bocalama dönemi geçiren meshep, 715 yılında Pavlus adlı bir kişinin önderliğinde Phanaroea (Erbaa Ovası) yakınlarındaki Episparis adı verilen yerde yeniden toparlanmıştır. (Yeri bilinmeyen Episparis, Hamilton-Stoyanov-2010’a göre tohum yatağı anlamına gelmekte olup mısır tarlasına yabani otlar eken kötü ekimci kabul edilen şeytanın görüntüsüne dair bir kelime oyunudur).

            Pavlus ölünce iki oğlu, Gegnesius-Timothy ile Theodore, önderlik için kavgaya tutuşmuşlar ve VIII. yüzyılın ilk yarısında hareketin lideri olan Gegnesius, İmparator III. Leon (717–741) tarafından İstanbul'a çağrılarak sorgulanmak üzere Patrik’le görüşmesi sağlanmıştır. Görüşmede kendisine yöneltilen suçlamalara veya sorulara hileli cevaplar vermek veya görünürde inkar ama gerçekte her birine farklı anlamlar yüklemek suretiyle kendisini aklamaya çalışan ve bu konuda da oldukça başarılı olan Gegnesius İmparatorun sağladığı güvenceyle de Episparis'e dönerek yandaşlarını alıp Mananali’ye gitmiş ve orada Pavlikan kilisesinin ikincisini kurmuştur.

            Onun ölümünden sonra bu kez de Gegnesius'un  iki oğlu, Zachary ve Joseph-Epaphroditius arasında kavga çıkmıştır. Kısa zaman sonra Zachary ve izleyenleri Müslüman orduları tarafından yok edilince, tüm Pavlikanlar Joseph'in önderliğinde birleşmişlerdir.

            Joseph'ten sonra başa geçen Vahan zamanında tarikat hem sayıca ve hem de etki olarak gerilemiştir. Bu dönemde ortaya çıkan Sergius-Tychius adlı bir kişi, Vahan'dan ayrılarak, harekete geçmiş ve Pavlikanlar, Vahanitler ve Sergitler olmak üzere ikiye bölünmüştür. Sergitler, kısa süre içinde başarılı olmuşlar ve rakiplerini neredeyse tümüyle ortadan kaldırmışlardır.

            III. Leo ve onu izleyen İkona Kırıcı imparatorlar ise, genellikle Pavlikanlara sempati beslemişlerdir. I. Michael, yeniden Pavlikanlara karşı şiddet uygulamasına başlamış, özellikle V. Leo, kendisinin de bir Pavlikan olduğu iddialarını yalanlamak amacıyla, Pavlikan avına çıkmıştır.

            Neocaesarea (bugünki Niksar) piskoposu ile valisi başkanlığında, Pavlikanların doğu Anadolu’daki durumlarını araştırmak üzere bir heyet görevlendirilmiştir. İmparator Michael’in fermanı uyarınca ölüm cezasını uygulama yetkisiyle donatılan bu görevlilerin uyguladığı baskı ve ağır cezalandırmalar Pavlikanları isyana sürüklemiştir. Astatoi olarak adlandırılan bir milis gücü meydana getirip soruşturmacıları öldürürmüşler, daha sonra da Müslümanların yönetiminde olan Malatya emirine sığınmışlardır. Emir onlara yerleşmeleri için Argaoun'u  (Arguvan) vermiş ve  onlar da buradan Bizans topraklarına sürekli akınlar düzenlemişlerdir (Ay, 2012).

            Pavlikanlara uygulanan şiddetin en büyüğü İmparator III. Michael (842-867) zamanında onun naibi İmparatoriçe Theodora tarafından gerçekleştirilmiştir. Theodora'nın 100 Bin'e yakın  Pavlikanı öldürttüğü ileri sürülmektedir. Bu şiddetin sonucunda Karbeas yönetiminde isyan eden Pavlikanlar kitle halinde Müslüman topraklarına göç etmişlerdir.

            Burada, önce kendilerine tahsis edilen Argaoun (Arguvan) kasabasını sonra yanı sıra Tefrike (Divriği) kalelerini de ele geçirmişler  ve Divriği merkezli bir devlet kurmuşlardır. Bizans ordusunda bir komutanken Pavlikanlara katılan ve hareketin önderliğini yapan Karbeas ve daha sonra halefi olacak olan yine eski bir ordu komutanı Khrysocheir liderliğinde Bizans topraklarına saldırılarda bulunmuşlar, Efes'e ve İstanbul kıyılarına kadar ulaşmışlardır. Bu durum İmparator I. Basil’in Tefrike’yi (Divriği) yeniden ele geçirdiği 872 yılına kadar devam etmiştir. Sonrasında, V. Constantine ve I. Johannes, Pavlikanları kitleler halinde Trakya'ya, özellikle Filibe kenti ve çevresine göçe zorlamışlar ve Slavlara karşı askeri güç olarak kullanmışlardır.           


Bizans İmparatoriçesi Theodora'nın emriyle Paulusçuluğa inanların katliamı - tarih: 843/844

(https://tr.wikipedia.org/wiki/Pavlus%C3%A7uluk#/media/Dosya:Persecution_of_Paulicians.png)

                PAVLİKANLARIN İNANCI

            Pavlikanların inançlarına göre, kötü Tanrı ve iyi Tanrı olmak üzere iki Tanrı vardır. Maddi dünyayı yaratan ve yöneten Tanrı ile tapılması gereken, ruhları yaratan göklerin Tanrısı farklıdır. Kötü tanrı  bu dünyanın yaratıcısı ve hükümdarıdır, iyi Tanrı ise gelecek dünyanın tanrısıdır. Tüm maddi varlıklar kötüdür.

             İyi tanrı etten ve kemikten bir insan olamayacağına göre İsa, gerçekten Meryem'in oğlu olamaz (Britannica, 2010). İsa'nın  bir insan olarak dünyaya geldiğini düşünen Pavlikanlar doğal olarak  onun annesi Meryem’in bakireliğini de kabul etmezler (Ay, 2012). İsa'nın yeniden doğacağına inanmazlar; İsa'nın tüm eseri yaydığı öğretisidir; İsa'ya inanmak insanı son yargıdan kurtarır; gerçek vaftiz İsa'nın sözlerini duymakla olur. Pavlikanlar haça değer vermezler, yalnızca İncil'in bir kısmına inanırlar; Eski Ahid'i kabul etmezler, İsa'yı reddettiği için Aziz Petrus'un mektuplarını dikkate almazlar ve yalnızca Luka İncili ve Pavlus'un mektuplarına değer verirler. Tüm resim ve heykellere karşıdırlar. Kiliseyi de, Kilisenin geleneklerini, dogmalarını, kurumlarını, ruhban sınıfını da reddetmişlerdir. Onlara göre herkes kutsal metinleri okuyup yorumlama hakkına sahiptir (turkiyeningercekleri.com, 2020). Pavlikanlar suyla vaftizi reddederler, çünkü su maddi evrenin bir parçasıdır. İsa'nın vaftiz emrini ise alegorik (sembollerle anlatılan metinler) biçimde ona ruhen kavuşmak olarak yorumlamışlardır (Hamilton-Stoyanov, 2010). Toplantılarını kiliselerde değil, proseuchainde (dua evleri) yapmışlar, baskı altındayken inançlarını saklamanın ve hatta reddetmenin doğru olduğuna inanmışlardır (Ay, 2012). 

                PAVLİKANLAR VE ŞEBİNKARAHİSAR   

            Yukarıda kim olduklarından, tarihlerinden ve kısaca inançlarından bahsedilen Pavlikanların Şebinkarahisar tarihindeki yerleri, Sicilyalı Peter'in kitabında ortaya konulmaktadır. Sicilyalı Peter'in "Pavlikanlar Olarak da Bilinen Maniheistler'in Tarihi" isimli kitabında,  Koloneia-Şebinkarahisar ile ilgili bölüm aşağıdaki gibidir;(Hamilton-Stoyanov, 2010).

            "(…) 94. Heraklius'un torunu imparator Constantin (II. Constans 641-668 olmalı Hamilton-Stoyanov) döneminde, Ermenistan'ın Samosata (Samsat) bölgesinde, Mananalis adlı bir köyde Constantine isimli bir Ermeni doğdu. (…).

(Mananalis, o dönemde Daron Ermeni Eyaletine bağlı olan ve  şimdiki Tuzla Suyu kenarında Pavlikanların yurdu olan maruf Mananali Eyaletindedir (Özışık, 2007.)

            "101. (…) Constantine aynı zamanda Salo-anous olarak da bilinir (Silvanus adı üzerinde yapılan aşağılayıcı yakıştırma - Hamilton-Stoyanov, 2010). Mananalis'ten ayrılıp Koloneia'nın bir kastronu (köy, kasaba veya mahalle) olan Kibossa'da (Cibossa) yaşamaya başladı. Kendisinin havari  mektuplarında geçen Paul'un Makedonya'ya inançlı bir öğrenci olarak  yolladığı Silvanus olduğunu söylüyordu. (…) (Koloneia, bir Ortodoks piskoposun piskoposluk merkeziydi ve sonradan bir Armeniakon themasının  başkenti oldu  (Honigman, 1970).)

            "102. Orada yirmi yedi yıl geçirdi ve orada yaşayanların çoğunu yoldan çıkardı. (…)

            "103. Ondan bir şekilde haberi olan  imparator (İmparator IV. Konstantin 668 - 685)    Symeon adında bir elçiyi, o kötülüğün işçisinin taşlatmak ve müritlerini yola dönmek üzere  Tanrı'nın Kilisesi'ne teslim etmek (…) için yolladı ve şunlar oldu.

            "104. Symeon oraya vardı, yanına yerel archonlardan (yöneticilerden) Typhon isimli birini yanına aldı. Orada hepsini bir araya topladı ve Koloneia'nın (Şebinkarahisar) castronunun güneyine götürdü. (Başka bir çeviriye göre, Koloneia'nın güneyine götürdü).  O  alçağı takipçilerinin karşısına dikti ve onu taşlamalarını emretti. Müritleri taşları alıp arkalarına doğru fırlattılar ki, Tanrı tarafından gönderildiğine inandıkları öğretmenlerine değmesin . Bu Salo-anous (Silvanus) bir süre önce malum bir Justus'u evlat edinmişti ve  ona Maniheist sapkınlığını  öğretmişti. (…)  İmparatorluk yetkilisinin emriyle Justus yerden bir taş aldı ve (…)  taşı fırlatarak onu öldürdü (684). Atılan taşlar nedeniyle günümüzde oraya Soros (tümsek-yığın) denir. (…)

            (Burada, Constantine'in taşlanarak öldürüldüğü yazılmış ise de, taşlama ile ölümün Bizans hukuku içinde normal olmadığı,  Constantine'in geleneksel yollarla idam edildiği ve Pavlikanlar'ın kendi ilk şehitleriyle ilk Hıristiyan şehidi Stephanos arasında bir benzerlik kurabilmek amacıyla taşlanarak öldürülme hikayesini anlattıkları düşünülmektedir. Hamilton-Stoyanov, 2010)

            "106. İmparatorluk emrine binaen Symeon, Constantine'in takipçilerini inancından döndürülmeleri amacıyla Tanrı'nın Kilisesi'ne teslim etti. Ancak onlar (…) kendi inançlarıyla ölmeyi seçerek dönmeyi kabul etmediler. Onların yargılamasını yapan  (…)  Symeon ise bu ölümcül sapkınlığın bir takipçisi oldu.

            "107. (Symeon)  Daha sonra imparator tarafından geri çağrıldı ve Konstantinopolis'te üç yıl kaldı. Şeytanın eline geçmiş olarak gizli bir hayat sürüyordu.  Her şeyi ardında bırakıp kaçarak  daha önce sözü geçen Kibossa'ya geldi. Orada Constantine'in yandaşlarını topladı ve sapkınlığın varisi (lideri) oldu. Kendisine daha iyi bir isim vermek için  seleflerinin yöntemini izledi  ve Titus adını aldı. (…)

            "110. Orada üç yıl kaldı ve çok sayıda kişiyi kandırdı. Daha sonra bir anlaşmazlık belirdi ve taş atarak Constantine'i öldüren Justus'la (…)  Symeon arasındaki tartışma büyüdü. (…)

            "111. Sonunda Justus  (…) Koloneia piskoposuna giderek ona kendisi, yandaşları ve öğretisi hakkındaki her şeyi anlattı. Piskopos vakit kaybetmeden imparator Justinianus'u (II. Justinianus 685-693) bu konuda bilgilendirdi. İmparator olanları duyunca, hepsinin yakalanıp mahkemeye çıkarılmasını ve yanlışında ısrar edenlerin yakılmasını emretti. Soros (tümsek) yakınlarında büyük bir odun yığını kuruldu ve bunların tümü yakıldı (…)"

            Görüldüğü gibi, Şebinkarahisar'ın, Pavlikanların tarihinde önemli bir yeri vardır. Pavlikanlar, Constantine-Silvanus önderliğinde Şebinkarahisar'da önemli bir topluluk haline gelmişler, savaşçılıkları ile zaman içerisinde Bizans İmparatorluğunu oldukça uğraştırmışlardır. Şebinkarahisar, Pavlikanların tarih sahnesine çıkmalarının başlangıcı ve merkezidir. Koloneia, 9. Yüzyılın sonlarına kadar Pavlikanların merkezi olmaya devam etmiştir (Bryer-Wınfıeld, 2020).

            Pavlikanların da Şebinkarahisar Tarihi içinde önem verilmesi gereken insanlar olduğu ortadadır. Mezhebin kurucusu olduğu kabul edilen Constantine-Silvanus Şebinkarahisar'da öğrencilerine taşlatılarak öldürülmüş veya idam edilmiş, ikinci lider Symeon-Titus yine Şebinkarahisar'da yakılmıştır.

            Bu öykünün, Pir Sultan'ın öyküsü ile benzerliği de ayrıca dikkat çekicidir. Silvanus'un Pir Sultan olduğu, Kibossa'nın da Sivas olduğu ileri sürülmüş (Çınar, 2009)  ve bu iddia, "kod adını Hıristiyanlığın büyük misyoneri St. Paul’ün adamı Silvanus’tan alan Constantine, Hıristiyan bir düalisttir. Şebinkarahisar’da kilise kurmuştur. Erdoğan Çınar onu Alevi, ocak kurucusu, sözlü kültürün kurucusu ve kurumlaştırıcısı olarak anlatmaktadır" (Öztürk, 2010) şeklinde eleştirilmiş ve tepki ile karşılanmıştır. 

            KİBOSSA BİROĞUL MU?    

            Günümüzdeki Biroğul Mahallesi olarak bilinen bölge Kibossa olabilir mi?

            Pavlikanların ilk merkezi olan Kibossa'nın yeri henüz tespit edilebilmiş değildir ve neresi olduğu bilinmemektedir ancak yeri tartışmalıdır. Koyulhisar olabileceğini söyleyenler olduğu gibi, Sisorta da olabileceği, ancak "Kibossa Kalesi"nin Koloneia'nın çevresindeki dağlarda aranması gerektiği ifade edilmektedir (Bryer-Wınfıeld, 2020).

            Bu çalışmada ise, salnamede yer alan bir isimlendirmeden ve Sicilyalı Peter'in anlatımından hareketle, Kibossa'nın Biroğul Mahallesi Altın tepsi mevkiinde olabileceği değerlendirilmektedir. 

            1888 tarihli Sivas Salnamesi'nde Karahisar'ı Şarki'den "(…) esasen bu kasabada şimdikinin bir saat canib-i şarkisinde kain Çatal Göl civarında Altun Tepesi denilen mahalde idi ki rivayet-i sahiheden ve ol-vakt bunun (Kifotya) namıyla yad olunduğu (…)"  (Selvitop, 2004) şeklinde bahsedilmektedir.

    


                                      1888 Tarihli Sivas Salnamesi Karahisar-ı Şarki sayfası  

                                (Kaynak: Ayten Selvitop,  -Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2004)

        Çatalgöl ile Biroğul mezarlığı arasında kalan saha günümüzde Altıntepsi olarak bilinmektedir. Tapu kayıtlarında da Altın Tepsi mevkisi olarak geçen bu yer, vakfiyede Çatal Göl civarında olduğu belirtilen ve Altun Tepesi adı verilen yer ile aynı yerdir.  Sözcüklerin dilden dile aktarılırken değişikliklere uğrayabildiği bilinmektedir. İsimlerin dilden dile geçerken uğradığı bu tür değişiklikte kaynak ve hedef dilin fonetiği kadar, aracılık eden dillerin fonetiği de önemli bir rol oynamaktadır (Altunbaş, 2020). Örneğin Koloneia ismi Araplarca Kaluniya, Selçuklularca Kögonya,  Kuguniya veya Keygune olarak telaffuz edilmiş ve uzun süre de kullanılmıştır. Yine, 13. yüzyılda Avrupalılar Şebinkarahisar'ı Harsar ismiyle tanımlamışlardır (Turan, 2011). Nitekim, Bizans'ta "Paulician" şeklinde yazılan Pavlikan sözcüğü Arapça'da "Beyalike" ve "Beylikan" şekline dönüşmüştür.

                                                

                            

                   Salnamede geçen ve Kifotya olarak çevrilen (Murat Dursun Tosun tarafından yapılan başka bir çeviride sözcük Keyfuniye olarak çevrilmiş ve Kifotya olarak da çevrilebileceği ifade edilmiştir) ve telaffuz edilen sözcüğün Kibossa'nın Türkçe telaffuz edilirken değişikliğe uğramış hali olduğu kabul edilebilir ki, bu durum, bu çalışmada ele alınan "Biroğul Kibossa mıdır?" sorusuna götüren olgudur.  

            Diğer yandan, Sicilyalı Peter, kitabında Kibossa'nın, Koloneia'nın bir kastronu olduğunu, Symeon'un Silvanus ve müritlerini Koloneia'nın kastronunun güneyine götürdüğünü belirtmektedir. Başka bir çeviriye göre, "Koloneia'nın güneyine götürmüştür."

            Kastron sözcüğü bugün köy, kasaba veya mahalle olarak çevrilmektedir. Ancak, Bizans döneminde surlarla çevrili şehirleri ifade ederken kullanılan terimdir. Bu terim ile birlikte 7. yüzyıl boyunca varlığını sürdüren kentsel yerleşim merkezleri yerlerini "kastron"lara bırakır. Antik Romalılar tarafından ise askerî savunma amaçlı olarak etrafı çevrilmiş araziler ya da binalar için kullanılan isimdir (Wikipedia 2021). Zamanla, kastron terimi şehri bir bütün olarak ifade etmeye başlamıştır (oxfordreference.com, 2021). Biroğul mezarlığında bulunan bir duvar kalıntısı Bizans dönemi ile ilişkilendirilmiştir (Bryer-Wınfıeld, 2020) .

            Altın Tepsi veya Altın Tepesi ilçe merkezinin ve Koloneia Kalesi'nin güney doğusunda yer almaktadır, salnamedeki gibi yaklaşık bir saatlik bir mesafededir.          

            Buna göre, Biroğul mahallesinin Altıntepsi mevkiinde geçmişte var olduğu ifade edilen yerleşimin Kibossa olması kuvvetle muhtemeldir. Salnamedeki isimlendirme ve Sicilyalı Peter'in anlatımları ile Biroğul mahallesinin konumu örtüşmektedir.

            Bugün bu bölgede bir sur veya yerleşim kalıntısına veya tarihi esere rastlanamamasının nedeni geçmişte Çatalgöl ve Oynargöl'ün de meydana gelmesine neden olan büyük bir heyelanın yaşanmış olmasıdır (Uluğ, 1975). Heyelan bugün dahi, hafif de olsa bölgede varlığını sürdürmektedir. Ancak, 1975 yılında tarla sürülmesi esnasında tarihi eser kalıntıları çıkarılmış olması bu bölgede bilimsel araştırma ve arkeolojik kazı yapılması gerekliliğini ortaya koymaktadır. 



                         Şebinkarahisar (Koloneia) ve Biroğul  (Google Earth)

            SONUÇ VE TARTIŞMA

           Biroğul'un Kibossa olması neden önemlidir?

            Biroğul'un Kibossa olması, Şebinkarahisar'ın Bizans ve Hristiyan tarihi açısından önemli bir yer olduğunu ve tarih ve din turizmi kapsamında değerlendirilebileceğini bize düşündürmektedir.

            Daha önce yayınladığımız çalışmalarda ileri sürdüğümüz, Güneygören'in Hititler döneminde yaşayan Azzililerin başkenti Dukkamma ve Bayramköy'ün Roma İmparatorluğu'nun önemli şehirlerinden Nikopolis olarak kabul edilmesi ve bunların Şebinkarahisar için çok önemli bir tarih turizmi öğesi olabileceğine dair iddialarımız, Biroğul'un Kibossa olabileceği iddiası ile de devam ettirilmektedir.

            Şebinkarahisar'ın tanınırlığına katkı sağlamak amacı ile İsola (Güneygören), Bayramköy, Kale ve Biroğul Altıntepsi'de arkeolojik kazı çalışması başlatılmalı, Hristiyanlar için çok önemli bir merkezler olan Nikopolis (Bayramköy), Kibossa (Biroğul)  ve Meryemana Manastırı ile Taşhan, Fatih Camii ve çevresi, Behramşah Cami, yerel özellik ve ürünler ile birlikte bir bütün olarak ele alınıp turizm alanında pazarlanmalıdır.  

            Kısacası, Dukkamma-Hitit/Azzi, Nicopolis-Roma, Koloneia ve Kibossa-Bizans, Keygune-Selçuklu, Karahisar-ı Şarki-Osmanlı şeklindeki süreç ile Şebinkarahisar'a önemli bir turizm merkezi niteliği kazandırılabilir. 

KAYNAKLAR

  1- http://www.turkiyeningercekleri.com/1w2o3r4d5p6r7e8s9s0/paflikyanlar-paulicians/ ( erişim  29.01.2020)

  2- http://understanding-our-past.blogspot.com/2011/04/paulicians-timeline-map.html ( erişim   01.02.2020)

  3- https://www.britannica.com/topic/Paulicians#ref159519  ( erişim  01.02.2020)

  4- https://www.britannica.com/biography/Constantine-Silvanus ( erişim  01.02.2020)

  5- https://en.wikipedia.org/wiki/Paulicianism  ( erişim  01.02.2020)

  6- https://en.wikipedia.org/wiki/Constantine-Silvanus ( erişim  01.02.2020)

  7- https://www.geni.com/people/Constantine-Silvanus/6000000036728670251 ( erişim  01.02.2020)

  8- Janet Hamilton - Bernard Hamilton - Yuri Stoyanov, Bizans Döneminde (650-1405) Hristiyan   Düalist Heretikler, Çeviren Leyla Kuzucular, Yurt Kitap-Yayın, Ankara 2010 (Bu kitabın Barış  Baysal çevirisi ile Kalkedon Yayınları tarafından 2010 yılında yayınlanan diğer bir nüshasından da yararlanılmıştır.)

  9- Nina G. Garsoian, The Paulician Heresy, , Paris 1967

10- Sakin Özışık,  Ortaçağ Hristiyan Heresi Gruplarından Pavlikanlar, Yüksek Lisans Tezi,  Sivas 2007

11- Resul Ay,  Bizans’tan Osmanlıya Anadolu’da Heterodoks İnanışlar: ‘Öteki’ Dindarlığın Ortak  Doğası Üzerine (650–1600), , OTAM, 31/Bahar 2012

12- Ernst Honigman,  Bizans Devletinin Doğu Sınırı, Çeviren Fikret Işıltan, İstanbul 1970

13- Ayten Selvitop,  Hicri 1288 (M.1871) ve Hicri 1306 (M.1888) tarihli Sivas Vilayet Salnamelerinin Günümüz  Harflerine Çevrilmesi ve Mukayeseli Değerlendirilmesi,    Yüksek Lisans Tezi, Kayseri 2004

14- Antyony Bryer - Dawid Winfield, Karadeniz'in Ortaçağ Dönemi Eserleri ve Topoğrafyası, çeviren

       İsmail Köse, TTK yayını, Ankara 2020

15- Ahmet D. Altunbaş, https://twitter.com/Ricoldus/status/1329449418270142464 (erişim 10.12.2020)

16- Osman Turan, Selçuklular Zamanında Türkiye, Ötüken Yayınları, İstanbul 2011

17- Osman Turan, Doğu Anadolu Türk Devletleri Tarihi, Ötüken Yayınları, İstanbul 2011

18- Ünal Öztürk, Papaz Silvanus’u Pir Sultan Abdal Olarak Sunan Bir Yazar, http://www.aleviforumu.com/18525-papaz-silvanusu-pir-sultan-abdal-olarak-sunan-bir-yazar.html    (erişim 17 Temmuz 2010)

19- https://baydin2.blogspot.com/2018/03/sebinkarahisarin-tarih-turizmi.html

20- Şebinkarahisar Tarihi, Yeni Şebinkarahisar, 4 Mart 1975, Koloneia Dini Bölgesi İle  Nikopolis’in  Tarihi ve Folkloru, Atina  1964'dan çeviren  İ. Hakkı  Uluğ

21- Ana Britannica, C. 17, Ana Yayıncılık, İstanbul, 2000

22- Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, çeviren Fikret Işıltan,TTK Yayını, Ankara 2011

23- Mehmet Çoğ, İslam Bizans İlişkileri Bağlamında Pavlikanlar Üzerine Bir Değerlendirme,

       Fırat Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 13:2, 2008

24- Erdoğan Çınar,  Aleviliğin Kayıp Bin Yılı, Kalkedon yayınları, İstanbul 2009

25- https://tr.wikipedia.org/wiki/D%C3%BCalist_kozmoloji (erişim 04.01.2021)

26- https://islamansiklopedisi.org.tr/seneviyye (erişim 04.01.2021)

27- https://tr.wikipedia.org/wiki/Kastron

28- https://www.oxfordreference.com/view/10.1093/oi/authority.20110803100030957   erişim 04.01.2021

29- https://www.researchgate.net/figure/The-hypothesised-Byzantine-kastron_fig3_260389801


onu ile bağlantılı linkler

https://baydin2.blogspot.com/2018/03/sebinkarahisarin-tarih-turizmi.html

https://baydin2.blogspot.com/2014/02/guneygoren-koyu-dukkammam.html

https://baydin2.blogspot.com/2013/02/yerel-tarih_23.html

https://baydin2.blogspot.com/2013/02/yerel-tarih_1101.html

https://baydin2.blogspot.com/2013/03/silvanus.html