24 Mart 2018 Cumartesi

ŞEBİNKARAHİSAR’IN TARİH TURİZMİ POTANSİYELİ


Her bir Şebinkarahisarlı, şehrimizin tarihi ve özellikle de bizler için sembol niteliği taşıyan Kale ile haklı bir gurur duymaktadır. Ancak yeterince dokumente edilmemiş olması nedeniyle hem tarihimiz hem de Kale hakkında yeterli bilgi birikimine de sahip değildir. 

Birçok Şebinkarahisarlının bilgi birikimi kulaktan kulağa dolaşan söylenti ve hikâyelerden ibarettir.  İlçemizde bilinen Kale dışında, Güneygören (İsola) Kayası'nda, Eskiköy Duman Kayası'nda, Turpçu Köyü Kalecik Mahallesinde eski yerleşim yerleri ve aynı zamanda kale/ler olduğu bilinmekte olmasına karşın son derece değerli tarih ve turizm potansiyeli olan tarihi yerleşimlerimizi ve kale/lerimizi turizm alanında değerlendirme çabası da yetersiz kalmaktadır.  

İsola, Dukkamma olabilir.             

Çok yazılan ve bilinen bir gerçek Şebinkarahisar'ın ilk kuruluş yerinin İsola (Güneygören) olduğudur. Şehir ilk olarak İsola Kayası üzerinde kurulmuştur. Şebinkarahisar'ın Hititler dönemindeki adının Dukkamma olduğu, Hititlerin Şebinkarahisar'ın bulunduğu bölgeye "Azzi-Hayaşa" ülkesi adının verdikleri konusunda tarihçiler hem fikirdir.  Birçok akademik çalışmada, Dukkamma Şebinkarahisar'ı işaret etmektedir ve İsola (Güneygören) Köyü’nün  Dukkamma’nın bulunduğu yerleşke olma olasılığı hayli yüksektir.

Habip Rıza (Gökçen) Efendi, aile tarihçesinin Karahisar'a ait bölümünde, büyüklerinden işittiklerinden naklen İsola önlerinde yapılan bir savaştan bahsetmektedir. Habip Rıza Efendi'nin bu anlatımı, Hitit İmparatoru II. Murşili'nin, "Azzi" ülkesine yaptığı seferi akla getirmektedir.  II. Murşili’nin Yıllıkları adı verilen tabletlerden elde edilen bilgiler göre,  Murşili II,  tahta çıkışının 10. yılında (yaklaşık M.Ö. 1335 yılında) Azzi-Hayaşa seferine çıkar ve sınır bölgesinde bulunan Ingalava şehrinden hareketle Azzi- Hayaşa üzerine yürür. Aripša (Giresun) ve Dukkamma (Şebinkarahisar) dışındaki şehirler savaştan çekinirler. Aripša'lıların gece baskınını engelleyen, Murşili II onların şehirlerini çok ağır şekilde yağmalatır. Bu durum karşısında Dukkammalılar teslim olacaklarını, Hitit ordusuna gönüllü katılacaklarını, ancak şehirlerinin yağmalanmamasını isterler. Dukkammalılar dan 3000 kişiyi Hattuşaş’a götürmek için ayıran Murşili II, şehrin yağmalanmasını engeller.
                              
Habip Rıza Efendi'nin, savaşı İsola hükümdarının kazandığı ve İsola'daki şehrin ahalisinin çok olduğu şeklindeki anlatımı  ile II. Murşili'nin, şehri yağmalatmaması ve 3000 kişiyi alıp götürmesi birbiri ile örtüşmektedir. Bu da,  İsola'nın  Dukkamma olma olasılığını bir hayli güçlendirmektedir.
                              
İsola'nın Dukkamma olması neden önemlidir? Azzi ülkesi ve Azzililer hakkında Hitit tabletlerindeki sınırlı anlatımdan başka birşey bilinmemektedir. Buna karşılık birçok akademik çalışmada, Dukkamma, Azzi ülkesinin merkezi olarak kabul edilmektedir. İsola'nın Dukkamma olduğu kabul gördüğü taktirde burada yapılacak kazılar, haklarında hiçbir şey bilinmeyen Azzililer ve Şebinkarahisar'ın Azzi/Hitit dönemi tarihi hakkında birçok bilginin ortaya çıkmasına ve şehrimizin tarihinin aydınlanmasına yardımcı olacaktır. Günümüzde, nasıl Hitit şehirleri ziyaretçi akınına uğruyorsa, Azzi'nin  başkenti Dukkamma'nın da yoğun ilgi göreceği ve  tarih turizmi alanında değerlendirilebileceği oldukça açıktır.



Bayramköy'ün Nikopolis olması önemlidir

Yine, Şebinkarahisar tarihi yazılırken, Romalı komutan ve devlet adamı Gnaeus Pompeius Magnus'un M.Ö. 65 yılında ilçemizin Bayramköy bölgesinde, Pontos kralı VI. Mithridates'in ordusu ile Roma İmparatorluğu ordusunun yaptığı savaşta, Mitridates'in ordusunu yendikten sonra zafer kazanma evi anlamına gelen "Nikopolis" kentini kurduğu belirtilir. Diğer deyim ile Nikopolis'in Bayramköy'ün bulunduğu yerde olduğu ifade edilir.  Her ne kadar bazı kaynaklarda Pompeius'un kurduğu Nikopolis şehrinin, Suşehri'nin Pürk Köyünün (Şimdiki Yeşilyayla) bulunduğu yerde olduğu belirtilmekte ise de detaylı yapılan inceleme ve değerlendirmeler ışığında Nikopolis'in Bayramköy’de olduğu düşüncesi yaygınlaşmaya başlamıştır.  

Bu düşünceye temel teşkil eden unsur ise Meryem Ana Manastırıdır.  Bazı kaynaklar,  ilçemizdeki Meryemana Kilisesi'nin, Hristiyanlığın kabulü yıllarında bu nedenle şehit olduğu kabul edilen 45 kişinin anısına, MS 472 yılında Nikopolis'te yaşayan St John tarafından  yaptırıldığı ifadelerine yer vermektedir. Manastırdan bakıldığında Bayramköy - Nikopolis görülmekte yine Bayramköy - Nikopolis'te yaşayan biri sabah kalktığında güneşin doğduğu yönde Manastır’ı görebilmektedir. Hayırsever bir kişinin kendisinin de sürekli olarak anılmasını isteyeceği göz önünde bulundurulduğunda, Nikopolis'in Meryem Ana Manastırı ile aynı bölgede birbirini görebilecek uzaklıkta yapılmış olması gerektiği düşüncesini kuvvetlendirmektedir. Yerleşkenin Suşehri Pürk-Yeşilyayla Köyü olarak kabul edilmesi halinde, St John'un söz konusu manastırı Pürk-Yeşilyayla yakınında bir yere değil de, neden Şebinkarahisar'ın Kayadibi Köyüne yaptırdığı sorusu akla gelmektedir. Ayrıca, Pürk'te hiçbir kalıntı yoktur ve kalabalık bir şehirden hiçbir kalıntı kalmamasının anlaşılır yanı da bulunmamaktadır.

Meryem Ana Manastırı ile Yeşilyayla Köyü arası: kuş uçuşu 35 km dir ve bu köyden manastırın görülmesi mümkün değildir. Her iki nokta arasında yer alan doğrusal hattın yükseklik eğrisi Şekil 1’de görülmektedir.



Şekil 1. Yeşilyayla Köyü ile Meryem Ana Manastırı arasındaki yükseklik kesiti.

Buna karşılık Bayramköy ile manastır arasındaki uzaklık kuş uçuşu 8.5 km dir ve manastır her iki noktada birbirini çok açık bir şekilde görmektedir. Hattın yükseklik değişimi Şekil 2’de verilmiştir.  




Şekil 2.  Bayramköy ile Meryem Ana Manastırı arasındaki yükseklik kesiti. 


Zamanında bu bölgenin tek kenti ve MS 1. YY ‘da Roma'nın Armenia Minor eyaletinin başkenti olan Nikopolis, Komana, Polemonium, Neocæsarea (Niksar), Sebasteia (Sivas) karayollarının kesiştiği yerde olduğu için oldukça önemli bir konuma sahip olmuştur. Roma İmparatoru Hadrianus, MS 129-131 yıllarında Anadolu'ya yaptığı gezide, Neokoros (İmparator Tapınağı Sahibi) şehir ünvanına sahip Nikopolis'e de uğramıştır. O dönemde şehirde Agusti Sunağı yanında Zeus Nicephorus ve Zafer anıtları vardır.

MS 311 ile 324 tarihleri arasında hüküm süren İmparator Licinius döneminde Hristiyanlık Romalılar tarafından yasaklanmışken, MS 319 yılında Nikopolis sakinlerinin bir kısmı Hristiyanlığı kabul etmiştir. Yasaklama çerçevesinde yapılan baskı ve zulümler sonucunda 45 kişi Hristiyan olduklarını itiraf etmişlerdir. Bunlar cezaevine atılmış daha sonrada öldürülmüştür. Doğu Ortodoks Kilisesi ve Roma Katolik Kilisesi, şehit olarak kabul ettiği bu 45 kişi için her 10 Temmuz'da saygı günü düzenlemektedir.

Nikopolis, MS  2. ve 3. yüzyılda metropolis  konumuna ulaşmış ve MS 372 tarihinde Piskoposluk merkezi olmuştur.  MS 499 yılında yaşanan çok büyük bir depremde onarılmaz şekilde yıkılan Nikopolis zamanla sıradan bir şehir halini almıştır.

Bayramköy'ün Nikopolis olması neden önemlidir? Burada, Efes boyutlarında ve aynı öneme sahip, kalabalık ve büyük bir şehirden bahsediyoruz. Her ne kadar bu şehirden  Efes'te olduğu gibi gözle görülür kalıntıların varlığı henüz bulunmamış olsa da, ciddi bir araştırma ve arkeolojik kazılar sonucunda şehir kalıntılarına ulaşmak mümkün olacaktır. Şehir, Hristiyanlık için de önemli olduğu için, kutsal bir ziyaret merkezi, bir tür "hac mekanı" veya "dini turizm ögesi" niteliğini alacağı düşünülmektedir.  

Koloneia da öne çıkarılmalı.

Koloneia ve Kale, Nikopolis'in 499 yılında yaşanan 8 şiddetindeki depremde tamamen yıkılmasından ve zaman içerisinde boşalmasından sonra önem kazanmıştır. 415 yılında, Paul taraftarları da denilen Paulicienler’in yoğun olarak yayıldığı bölge içinde, St Paul’un mektuplar gönderdiği altı kasabanın adını taşıyan altı kolun merkezi olan Koloneia, asıl önemine Bizans İmparatoru Justinianus Dönemi’nde kavuşmuş ve piskoposluk merkezi haline gelmiştir.

Procopius'a göre, 527-565 yılları arasında hüküm sürmüş olan Bizans İmparatoru Justinianus, şehir merkezi olarak kabul ettiği Koleneia’yı güçlendirmek için çok çaba sarf etmiş, Kale'yi daha güçlü hale getirtmiş ve surlarını onattırmıştır. Ayrıca Kale'ye bir kilise yaptırmış ve bu süreç içinde bölgeye zenginlik sağlamıştır.

Koloneia, Kale sayesinde zamanla Bizans İmparatorluğunun kuzey doğu sınırındaki kalelerin en önemlisi ve Koloneia Themasının en önemli şehri konumuna ulaşmıştır. Bizans döneminde de kaleler genellikle yüksek ve sarp kayaların üzerine yapılıyor olması nedeniyle Procopius eserinde "Dağ tepesi uçurumunda" nitelemesi ile Kale'nin bu niteliğini açıkça ortaya koymuştur. Tarihçi W.M. Ramsay'a göre, Şebinkarahisar'ın askeri önemi o kadar büyüktür ki Bizans Savaşlarının başlıca kalelerinden biri olarak kabul edilmektedir. 

Bizans döneminde, Gümüşhane  ve Kemah'ı da kapsayan idari birim olan Koloneia Theması'nın  idare merkezi olarak Kögonya (Koloneia) olarak adlandırılan şehir  ve kale, ekonomik öneme sahip şap madenlerinin üretim ve dağıtım merkezi olmasının yanı sıra, Sebasteia (Sivas) - Satala (Kelkit Sadak Köyü) -Theodosiopolis (Erzurum) güzergâhında uzanan Bizans Askeri Yolu olarak tanımlanan ulaşım güzergahı üzerindeki stratejik konumu ile ekonomik ve askerî merkez işlevi kazanmıştır.

Kale,  tarihi esas alınarak tanıtılabilir

Şap madeninden kaynaklanan önemi, Selçuklu döneminde ve Osmanlı döneminde de süren, Selçuklu'daki adı Keygune olan  Şebinkarahisar, bir zamanlar, Giresun ve Ordu'yu da kapsayan bu bölgenin merkezi konumundadır.

1071 yılı Malazgirt Savaşı'ndan sonra Sultan Alpaslan'ın o tarihte adı Kögonya olan Şebinkarahisar ve havalisini Emir Mengücek'e kılıç hakkı adı altında ikta olarak verdi.  Erzincan'da bulunan ve 1162 'den 1225 yılına kadar da beyliği yöneten Mengücek Emiri Fahreddin Behramşah,  Şebinkarahisar'a yönelik bir Bizans saldırısına karşı Şebinkarahisar'a gelerek Avutmuş'ta yapılan savaşı kazandıktan sonra Avutmuş mahallesine bir cami yapılmasını emrederek, yönetimi oğlu Muzafferiddin Mehmed’e bırakarak, Erzincan’a geri döndü. Fahreddin Behramşah’ın ölümünden sonra,  1225-1228 yılları arasında Şebinkarahisar Emiri olan Muzafferiddin Mehmed'in kaleyi onardı. Kalenin, şu anda da kullanılan ana kapısının Selçuklu ya da Türk yapımı olduğu konusunda tarihçiler hemfikir.

Selçuklu tarihçisi  İbni Bibi ,  Selçukname isimli eserinde, Şebinkarahisar Kalesi'nden “...sınırsız ve benzersiz zahirelere, denizler gibi dalgalanan derin su sarnıçlarına, kırk depoya, dağlar gibi üst üste yığılmış üç ev dolusu yağ, bal, badem, şeker, tuz ve oduna ve ‘orada akla gelebilecek her şey en iyi cinsiyle ve bol miktarda vardı./ Savaş atlarının ve ceng aletlerinin sayısı hesaba kitaba gelmezdi./ Bin kişi orada yüz yıl yaşasa, seçkin bir süvari olarak taş gibi kalırdı./ İçecekten, yiyecekten, giyecekten gerekli olan başka her şeyden ve serilecek eşyadan/ Orada yeteri kadar ve iyi kalitede vardı. Kimsenin dışarıya bir ihtiyacı yoktu.’ şeklinde tasvir edilen duruma sahip ...” şeklinde söz ediyor.

Bilindiği gibi, Kale'yi ve de Şebinkarahisar'ı, Fatih Sultan Mehmet Osmanlı topraklarına kattı. Tursun Bey tarafından II. Beyazıt döneminde yazılan  Tarih-i Ebü'l-Feth isimli kitaptaki ifade ile, "Azerbaycan kalelerinin en ünlüsü olan, sarplık ve  sağlamlığı ile kale -ki ne kale ki burcu göğün en yüce katı/bozulmaya karşı korunmuş, zarara karşı güvenli-" Şebinkarahisar Kalesi 1473 Otlukbeli Savaşı  dönüşü fethedildi.

Fethedildiğinde, bir kale, bir grup gayrimüslim ve kalede yaşayan Müslüman asker nüfustan oluşan Şebinkarahisar, devletin uyguladığı ekonomik ve sosyal politikalar ile zaman içinde şehir niteliğine kavuştu. Osmanlı-Akkoyunlu çekişmesi nedeniyle  köylerin % 40'ı boşalmış olmasına rağmen, kalesi ve şap madeni sayesinde sadece Şebinkarahisar'da yerleşik önemli bir nüfus bulunuyordu. Yine kalesi ve şap madeni sayesinde de zaman içinde Osmalının idari yapılanması içinde önemli bir konuma ulaştı. Yavuz Sultan Selim  tarafından 1515 yılında çıkarılan bir kanunname ile Karahisar-ı Şarki sancağı kuruldu.

Ancak zaman içerisinde bu önemini yitiren ilçemizde, ayaktaki tek Osmanlı eseri ne yazık ki, Fatih Camii'dir. Bunun dışında, Selçuklu ve Osmanlı döneminde de kullanılan Kale başlı başına bir tarih turizmi öğesidir. 



Sonuç

Kısacası tarih içerisinde farklı isimlerle anılsa da, Dukkamma, Nicopolis, Koloneia, Keygune, Karahisar-ı Şarki ve de Şebinkarahisar’ın; Hitit/Azzi, Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet şeklindeki süreç ile bir turizm merkezi niteliği kazanma potansiyeli oldukça yüksektir. 

Öncelikle yapılabilecekler değerlendirildiğinde; İsola (Güneygören), Bayramköy ve Kale'de arkeolojik kazı çalışması başlatılmalı, Taşhan, Fatih Camii ve çevresi, Behramşah Cami, Hristiyanlar için çok önemli bir merkez olan Nikopolis (Bayramköy) ve Meryemana Manastırı ve ile diğer tarihi eserler yerel özellik ve ürünler ile birlikte bir bütün olarak ele alınıp turizm alanında pazarlanmalıdır.  Bu ilçe ekonomisi için oldukça önemli bir ek gelir kaynağı anlamına gelmektedir.                       

Bunu başarmak için başta Şebinkarahisar yerel yönetimi olmak üzere, herkese büyük görev ve sorumluluklar düşmektedir. Ancak bu durum, gönüllüğün ve Şebinkarahisar sevdasının asıl unsur olarak göz önünde bulundurulması gereken, uzun soluklu bir çaba gerektirmektedir.

KAYNAKLAR
1- Besim Darkot, Karahisar, İslam Ansk. C. 6, sf. 280, İst. 1955
2- Habip Rıza Efendi (Gökçen) Aile Tarihçesi "Karahisar'a Ait" bölümü, 1933
3- Şebinkarahisar Tarihi, Yeni Şebinkarahisar, 4 Mart 1975, "Koloneia Dini Bölgesi İle Nikopolis’in    
      Tarihi ve Folkloru, Atina 1964"dan çeviren  İ. Hakkı  Uluğ
4- Anthony Bryer-Davıd Wınfıeld, The Byzantıne Monuments And Topography of The Pontos, 
      Washington 1985 (İngilizceden çeviren Ersen Erdem)
5- Hasan Tahsin Okutan, Şebinkarahisar, Giresun 1944
6- Strabon, Antik Anadolu Coğrafyası, Arkeoloji ve Sanat Yay.İstanbul 2012
7- W.M  Ramsay, Anadolu'nun Tarihi Coğrafyası, çev. Mihri Pektaş, İstanbul 1961
8- Metin Alpaslan, II Murşili Dönemi, Doktora Tezi, İstanbul 2006
9- Koray Özcan, Anadolu’da Selçuklu Dönemi Yerleşme Tipolojileri II: Karahisarlar,
        Milli Folklor Dergisi, Sayı  77, 2008
10- Fatma Acun, Osmanlı Döneminde Anadolu Şehirlerinin Gelişmesinde Devletin Rolü: Karahisar
       Örneği, TTK Belleten Dergisi'nin Nisan 2001, sayı 242'den ayrı basım
11- Pınar Bülbül Yaman,  Hitit Döneminde Anadolu Coğrafyası, Yüksek Lisans Tezi, Afyon 2006
12- Remzi Kuzuoğlu,  Eski Asurca Metinlerde Geçen Coğrafya Adları,  Doktora Tezi, Ankara 2007
13- http://www.deprem.gov.tr/sarbis/Veritabani/Tarihsel.aspx
14- http://en.wikipedia.org/wiki/Nicopolis_%28Pontus%29
15- http://www.livius.org/mi-mn/mithridates/mithridates.htm
16- http://en.wikipedia.org/wiki/Kingdom_of_Pontus
17- http://tr.wikipedia.org/wiki/Gnaeus_Pompeius_Magnus
18- http://oca.org/FeastSaintsViewer.asp?FSID=101984
19-http://baydin2.blogspot.com.tr/2014/(İsola Köyü Dukkamma'mı?)
20-http://baydin2.blogspot.com.tr/2014/02/kalesi-sebinkarahisarlolarak-kalemiz.html
21-http://baydin2.blogspot.com.tr/2013/02/yerel-tarih_1101.html (Dukkamma)
22-http://baydin2.blogspot.com.tr/2013/02/yerel-tarih_23.html (Bayramköy ve Nikopolis)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder