5 Nisan 2022 Salı

 

Yabancı Seyahatnamelerde Şebinkarahisar VI 

     İNGİLTERE TRABZON KONSOLOS YARDIMCISI HENRY SUTER’İN GÖZÜNDEN          

                                               ŞEBİNKARAHİSAR

               Giriş

             Bu çalışmada, İngiltere’nin Trabzon Konsolos yardımcısı olan Henry Suter’in anlatımlarına yer verilerek 1838 yılındaki Şebinkarahisar ortaya konulacaktır. Her ne kadar Henry Suter’in kimliği ile ilgili detaylı somut bilgilere ulaşılabilmiş olmasa da 1833 yılından itibaren Trabzon Konsolos yardımcısı olduğu ve 1841 yılında Kayseri Konsolosluğuna atandığı bilinmektedir (Kumaş, 2020, Erkoç-akademia.edu).

             Başlangıçta, ticaret ile ilgili faaliyetlerde bulunup görev bölgelerinin sunduğu imkanları tespit etmek gibi bir misyonu olan konsoloslar, zamanla sosyal, politik ve askeri gelişmeleri de izleyen diplomatik görevliler haline gelmiştir (Yılmaz, 2016).

            Trabzon’daki İngiliz Konsolosluğu, konsolos James Brant tarafından 1830 yılında kurulmuştur. Konsolos James Brant, Erzurum’da da İngiliz konsolosluğunun açılmasını sağlamış ve 1836’da buraya konsolos olarak tayin edilmiştir. Bu atama ile bölgedeki konsolosluk ağının merkezi Erzurum olmuş ve Trabzon konsolosluk yardımcılığı statüsüne indirilmiştir (Yılmaz, 2018). 19. yüzyılın ilk yarısında ekonomik anlamda İngiliz-Fransız rekabetinin artması ve 1838 Baltalimanı Antlaşması’yla İngiltere’nin ekonomik ve ticari üstünlüğü, Osmanlı İmparatorluğu’ndaki konsolosluk ağının da güçlenerek genişlemesine sebep olmuştur (Yılmaz, 2016).

            Konsoloslar sık sık Osmanlı devletinde geziler yapmışlardır. 6 Ekim 1838’de Erzurum’dan yola çıkan Henry Suter, Karahisar, Sivas, Tokat, Amasya ve Samsun üzerinden Trabzon’a dönmüştür. Bu tarihte Şebinkarahisar, Trabzon’a bağlıdır.

            Gezi notları, “Notes on a Journey from Erz-Rûm to Trebizond, by the way of Shebh-khâneh, Karâ  Hisâr, Sivâs, Tôkât and Sâmsûn, in October 1838” ( Ekim, 1838’de Erzurum’dan Trabzon’a Karahisar, Sivas, Tokat ve Samsun üzerinden yaptığım yolculuktan notlar) başlığı ile 1840 yılında Londra’da The Journal of the Royal Geographical Society of London isimli dergide yayınlanmıştır. Yazıya bir güzergah haritası ile yolların durumunu gösterir bir çizelge de eklenmiştir.

            The Journal of the Royal Geographical Society of London isimli dergi Royal Geographical Society (Kraliyet Coğrafya Kurumu) tarafından, İngiltere’de, 1831’den 1880 yılına kadar yayınlanan bilimsel bir coğrafya dergisidir (wikipedia) ve yayınlandığı süre içinde, dünyanın farklı yerlerinin coğrafi, politika ve ekonomik yapıları, bölgelerin politikaları ve nüfus verileri hakkında bilgi edinilmesini sağlamıştır (Erkoç-akademia.edu). 

    


                             Suter'in Güzergahı       (Suter 1840)

            Kelkit’ten Karahisar’a

            “(Kelkit'te)… güzel taşlardan yapılmış yaklaşık 20 tane ve ayrıca tomruklardan ve yanmamış tuğlalardan yapılmış yaklaşık 40 tane ev vardı. Burası aralarında 600 ila 700 hanenin olduğu kırk köyün bulunduğu Trabzon paşalığına bağlı bir sancağın merkeziydi ... Erenkaya köyüne geldik. Burada yaklaşık 30 Müslüman aile yaşıyordu. Burası Erzurum Paşalığına bağlı 200 veya 250 evden oluşan bir ilçenin merkezidir (Şiran’dan bahsetmektedir) Kuzeyinde Gavur dağının yüce ve karlarla kaplı sıradağları bulunuyordu. Bu bölgede kış mevsiminin çok şiddetli olduğu söyleniyor ve çok fazla kar yağıyor ve yol bazen günlerce geçilemez oluyor. Bulunduğumuz yerden 30 saat uzaklıkta olan Trabzon’a bir yol ayrılıyor.

            Rotamız bizi dik bir yokuşla büyük çam ağaçlarıyla kaplı tepelere götürdü ve ardından yaklaşık 18 kilometre boyunca devam ettik ve ardından arka arkaya alçak çorak tepeler geçtik. Doğudan akan bir derenin geçtiği dar bir vadiye vardığımızda yaklaşık 12 kilometre yol almıştık. Bu nehri küçük bir tahta köprüden geçtik ve sonra dik ve kötü bir yoldan yüksek kayalık bir dağa çıktık. Zirvesinden, altımızda Yeşilırmak nehri veya Doğudan akan İris nehrini gördük. Vadinin karşı tarafında, dik, çorak bir kayanın üzerinde, çevredeki şap madenleriyle Kara Hisar şehri görünüyordu. Vadiye inip ahşap bir köprü ile dereyi geçerek önce dar kayalık bir patikadan sonra meyve ağaçlarının bahçelerinden geçerek … şehre ulaştık.”

            Henry Suter, muhtemelen Alucra’dan sonra Alişar Deresi’nin bir tahta köprüden geçerek, dik ve kötü bir yoldan, yine muhtemelen Turpçu’nun güneyinden geçen güzergahtan yüksek kayalık dağ olarak tarif ettiği Müsellim Dağı’na çıkmıştır. “…Vadinin karşı tarafında, dik, çorak bir kayanın üzerinde, çevredeki şap madenleriyle Karahisar şehri görünüyordu...” şeklindeki ve devamındaki anlatımı bizi bu sonuca götürmektedir. Müsellim Dağı’ndan inip, Avutmuş Deresi’ni yine ahşap bir köprüden muhtemelen Köse Köprüsü’nden geçerek, önce dar bir kayalık patikadan yani Hacıömer-Avutmuş arasındaki yoldan ve sonrasında meyve ağaçlarının bahçelerinden yani Bağlar’dan geçerek Karahisar’a varmışlardır.

            Anlatımda geçen Yeşilırmak, tarife bakıldığında, Kelkit Çayı’nın kolunu oluşturan Avutmuş Çayı’dır ve İris Nehri de Yeşilırmak’ın Bizans dönemindeki ismidir. Nitekim eski tarihli bazı tapu kayıtlarında bir arazinin sınırında bulunan Avutmuş Çayı veya Kelkit Nehri, Yeşilırmak olarak belirtilmiştir. 

            Karahisar

            Şehir, yüksek bir tepenin zirvesine yakın bir yerde inşa edilmiş ve bir kale kalıntıları ile taçlandırılmış dikey bir kayanın çevresine yerleşmişti. Kerpiçten yapılmış yaklaşık 2500 haneden oluşuyordu. 500 hanede Ermeniler, 50 tanesinde Rumlar, geri kalanında ise Müslümanlar yaşıyordu. Karahisar pazarları çok genişti ve ülke içerisinde yapılmış pamuklu kumaşlar ve bazı İngiliz ürünleri ile Halep ve Şam yünlüleriyle çok çeşitli ve zengin görünüyordu, ancak burada her türden yabancı eşyaya olan ilginin az olduğunu gördüm. Kumaş üretiminde bir miktar İngiliz pamuklu büküm kullanılır ve ağartılmamış patiska ve çivit ithal edilir, ikincisi ilkini boyamak için kullanılır; boyandığında kumaşlar ülkede satılır. Tüccarlar, önceleri İstanbul’dan tedariklerini karşılıyorlardı ancak vapurların kullanılmasından sonra genellikle Trabzon’u kullanmaya başlamışlardır.”

            Henry Suter’in, Karahisar’ın hane sayısından, pazarından ve ticaretten bahsetmesi, bu gezinin asıl amacını oluşturmaktadır. Yazıda açıkça ifade edilmese de, 1838 yılında imzalanan Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşması’nın sonuçlarının ve geleceğinin değerlendirilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.

            İngiltere, 1827–1828 Osmanlı-Rus savaşından sonra, Fransa’nın Cezayir’i işgali (1830), Kavalalı Mehmet Ali Paşa ayaklanması (1831–1841) gibi iç sorunlarıyla karşı karşıya gelen Osmanlı Devleti’ne yardımcı olmuş ancak bu yardımının karşılığında da Osmanlı ekonomisini savunmasız bırakacak olan 1838 Osmanlı-İngiliz Ticaret Anlaşması’nı imzalamıştır (Bayraktutan, 2010).

            Osmanlı İmparatorluğu 1826'dan sonra kendi ihtiyaç duyduğu yerli hammaddelerin yabancı tüccarlar tarafından yurt dışına çıkarılmasını önleyen yed-i vahid (tekel) sistemini uygulamaya koymuştu. Bu sistem Büyük Britanya'nın çıkarlarına uygun düşmüyordu ve İngilizler kendilerine Osmanlı topraklarında ayrıcalıklar verilmesi için Osmanlı İmparatorluğu'na baskı yapıyorlardı. Osmanlı Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa, Mısır valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa'nın isyanını bastırmak için İngilizlerden yardım istemiş ve bu yardıma karşılık olarak, Büyük Britanya'ya ticari bakımdan büyük ayrıcalıklar veren bir ticaret anlaşmasını İstanbul Baltalimanı'nda devlete ait olan bir yalıda imzalamıştır (wikipedia).

            Anlaşmaya gereği tekel sistemi İngiliz tüccarlar için kaldırılmış ve diledikleri miktarda ham maddeyi satın alma imkânı verilmiştir. İç ticarete Osmanlı vatandaşlarının yanı sıra İngiltere’nin de katılması öngörülmüş böylece İngiliz vatandaşları Osmanlı ürünlerini Osmanlı tebâsından tâcirlerle aynı vergi koşulları altında satın alma hakkına sahip olmuşlardır. İngilizlerle olan transit ticaretten alınan resmi vergi de kaldırılmıştır. Bunun anlamı, Büyük Britanya gemileriyle gelen İngiliz malları için bir defa gümrük ödendikten sonra, mallar alıcı tarafından nereye götürülürse götürülsün bir daha gümrük ödenmeyecektir (wikipedia).

            Baltalimanı Anlaşması olarak da anılan bu anlaşma, Osmanlı’nın mali çöküşüne yol açan önemli bir anlaşma olarak nitelendirilmektedir. Henry Suter’nin gezisinin temel kaynağının bu anlaşma olduğu düşünülmektedir.

             Henry Suter’e göre, Karahisar pazarları çok geniştir ve ülke içerisinde yapılmış pamuklu kumaşlar ve bazı İngiliz ürünleri ile Halep ve Şam yünlüleriyle çok çeşitli ve zengin görünmektedir. Şiran-Karahisar arasındaki yol, dağlık ama iyi ve ancak atlara uygundur.

            1835 yılında Şebinkarahisar’a gelen İngiltere’nin Erzurum Konsolosu James Barnt da, kasabanın etrafında inşa edildiği izole dağın zirvesinde eski bir kalesi ve kasabanın yakınında, kasabanın kendine özgü “Shebb-khaneh” adını aldığı geniş kaya şap madenleri olan, 2500 haneli Karahisar’ın “…kıyı ve iç kesimlerle hatırı sayılır…” bir ticarete sahip olduğunu ifade etmektedir. (Brant 1836) 

            Karahisar’dan Suşehri’ne

            Bizim rotamız, kısmen ekili arazilerin yanında uzanırken Dumanlı deresine (sisli vadi) tepeden bakan Karahisar’dan güneybatı yönünde 4 kilometre uzaklıkta ilerliyordu. Buraya indik ve doğudan yaklaşık 30 metre genişliğinde, yatağı 50 metre genişliğinde olan sığ ama hızlı akan bir nehri geçtik. Bu akarsu, Yeşilırmaktı (Kelkit Nehri) çünkü Karahisar’a gelmeden daha önce de geçtiğimin aynısı olduğuna inanıyorum.  Bundan sonra nehrin sağ yakasından devam eden Tokat’a giden yoldan çıktık. Güneyden akan başka bir dereye denk gelene kadar sol kıyı boyunca devam ettik. Kısa bir süre sonra batıdan gelen başka bir dere ile karşılaştık ve bir süre sonra küçük bir köyün yanından geçtik ve buranın Musellim'i olan Mubbeh oğlu Muhammed Bey’e ait olan büyük ve güzel bir bina gördüm.

            Nehir burada doğudan batıya uzanan Aşkar ovasını sulayan birçok dereye dönüşüyordu. Onu çevreleyen tepeler, çok sayıda köyün bulunduğu yerde ekili bir haldedir. 8 saat veya 24 kilometre uzunluğunda olduğu ve yaklaşık 4 kilometre genişliğinde olduğu söylenen ovanın (Suşehri-Akıncılar Ovası) çok verimli olduğu söyleniyor. Burada 90 veya 100'den az köy olmadığı konusunda bilgilendirildim. Evler, kerpiçten yapılmış ve düz tabanlı kaba taştan inşa edilmiş olup, etrafı onlara güzel bir görünüm veren meyve bahçeleri ile çevrilidir. Kavun ve üzüm gibi birçok meyve bol miktarda bulunur. Bu yılki hasat iyiydi ve bu bölgede her zaman nüfusun tüketimi için yeterli olandan daha fazla tahıl yetiştiriliyor, fazla ürün için Karahisar’da bir pazar bulunuyor. Kar kayda değer bir yüksekliğe ulaşmasına rağmen kışlar genelde ılıktır. Birçok köyde 30 ila 50 aile yaşamaktadır buna rağmen bazı köylerde bu sayı 150-200’ü bulabiliyor… (Suşehri) Karahisar’dan yaklaşık olarak 6 saat uzaklıktadır…”

            Henry Suter’e göre, Suşehri-Akıncılar Ovası’nda üretilen fazla ürün Karahisar’da bulunan bir pazarda değerlendirilmektedir. 

            Kılıçkaya Barajı yapılmadan önce 1980’lerin sonlarına kadar, Şebinkarahisar, Suşehri ve özellikle de Akıncılar’da üretilen sebze ve meyvenin pazarı olmuştur. Şebinkarahisar’a bağlı Kınık-Ozanlı köyleri ile Suşehri’ne bağlı Asap-Türkmenler köylerinden geçen güzergaha sahip Şebinkarahisar-Suşehri Yolu, 1987 yılında Kılıçkaya Barajı Gölü altında kalmış ve yol bugünkü güzergahından yapılmıştır. Bu güzergah değişikliği, Suşehri ve özellikle de Akıncılar ile Şebinkarahisar’ın iletişimini sınırlamış, meyve ve sebze nakletmeyi zorlaştırmıştır. Günümüzde Şebinkarahisar bu pazar niteliğini nispeten yitirmiştir.    

             Sonuç

            Trabzon Konsolos Yardımcısı olan Henry Suter, 1838 Osmanlı-İngiltere Ticaret Anlaşması’nın imzalanmasından sonra, görevi çerçevesinde, Erzurum, Karahisar, Sivas, Tokat ve Samsun’u kapsayan bir geziye çıkmış ve tespitlerde bulunmuş, bunu da yazdığı bir makale ile İngiliz kamuoyuna duyurmuştur.

            Günümüzden 184 yıl önce, 1838 yılında, Karahisar’da 2500 hane vardır. Evler kerpiçten yapılmıştır. Karahisar pazarları çok geniştir. Pazar, ülke içerisinde yapılmış pamuklu kumaşlar ve bazı İngiliz ürünleri ile Halep ve Şam yünlüleriyle çok çeşitli ve zengin görünmektedir, ancak her türden yabancı eşyaya olan ilgi azdır. Kumaş üretiminde bir miktar İngiliz pamuklu büküm kullanılmakta ve ağartılmamış patiska ve çivit ithal edilmektedir. Tüccarlar, önceleri İstanbul’dan tedariklerini karşılarken, vapurların kullanılmasından sonra genellikle Trabzon’u kullanmaya başlamışlardır.  Suşehri-Akıncılar Ovası’nda üretilen fazla ürün Karahisar’da bulunan bir pazarda değerlendirilmektedir.           

            Henry Suter’in, ticaret olanaklarını araştırırken şap üretiminden ve diğer madenlerden bahsetmemesi ilginçtir. Şap madeninin devlet denetiminde olmasının bunda etkisi olduğu düşünülmektedir.

    


                                                 Suter'in Gezi Güzergahı, (Suter 1840)

 Kaynaklar

1.         Henry Suter, Notes on a Journey from Erz-Rûm to Trebizond, by the way of Shebh-khâneh, Karâ Hisâr, Sivâs, Tôkât and Sâmsûn, in October 1838, The Journal of the Royal Geographical Society of London , 1840, Vol. 10 (1840), pp. 434-444 (Çeviren: Ersen Erdem)

2.         Yüksel Kumaş, 19.Yüzyıl İlk Yarısı İngiliz Konsolosluk Raporlarına Göre Trabzon Ticareti,

        Dokuz Eylül Üniversitesi  Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü, Lisans Bitirme Tezi, İzmir, 2020.

3.         Batıkan Erkoç, İngiltere’nin Trabzon Konsolos Yardımcısının Gözünden 1830'ların Samsun'u ve Anglo-Osmanlı Kapütülasyonları, (https://www.academia.edu/27347293 - erişim  29.01.2022)

4.         https://en.wikipedia.org/wiki/Journal_of_the_Royal_Geographical_Society_of_London,

       (erişim  29.01.2022)

5.         Özgür Yılmaz, Türk Deniz Ticaret Tarihinin Kaynağı Olarak Konsolos Raporları, Marmara Üniversitesi VIII. Deniz Ticareti Sempozyumu, İstanbul, 2016.

6.         Özgür Yılmaz, Tarihi, Coğrafi ve Arkeolojik Bilgi Kaynağı Olarak Konsolos Gezileri, Türk Tarih Kurumu, XVII. Türk Tarih Kongresi 15-17 Eylül 2014, Bildiri Kitabı Ankara, 2018.

7.         https://tr.wikipedia.org/wiki/Baltaliman%C4%B1_Antla%C5%9Fmas%C4%B1 (Erişim 12.03.2022).

8.         Mübahat S. Kütükoğlu, Baltalimanı Muahedesi, İslam Ansiklopedisi, 5. Cilt, İstanbul 1992                           https://islamansiklopedisi.org.tr/baltalimani-muahedesi (Erişim 12.03.2022)

9.         James Brant, Journey Through a Part of Armenia and Asia Minor, in the Year 1835, The Journal of the Royal Geographical Society of London 1836