13 Mart 2013 Çarşamba

Salname


                SALNAME-İ  KARAHİSAR-I ŞARKİ 1890 (1308)
                                                                                                             
               Yıllık olarak adlandırılan Salnameler Osmanlı İmparatorluğunda,geçmiş yıllardaki önemli olayları özetleyen ve bulunduğu yılın özelliklerini ayrıntılarıyla ortaya koyan yayınlardır.
                İlk salname Said. Reşit Paşa , A. Vefik Paşa ve A. Cevdet Paşa tarafından 1847’de çıkarıldı. 1888’den itibaren devlet eliyle çıkarılmaya başlandı. İlk vilayet salnamesi de Trabzon’da 1864 yılında yayınlandı. Sivas Vilayeti’nin yayınladığı salname sayısı, ilki  1870  yılında olmak üzere 1907  yılına kadar, 17’dir.
             1890 (1308) yılında yayınlanan Sivas Vilayet Salnamesi’nde Karahisar-ı Şarki’den ve kazalarının genel durumundan bahsediliyor ve devlet görevlilerinin isimleri de salnamede yer alıyor.
           Salnamede dikkati çeken bir konu, Karahisar-ı Şarki merkez kazasında bir belediye teşkilatından bahsedilmemesi. Salnamede Karahisar-ı Şarki’de görevli olarak isimleri verilen kuruluşlar arasında belediye teşkilatı ve devlet görevlileri arasında belediye görevlileri yer almıyor.
            Salnameye göre, Karahisar-ı Şarki Sancağının (Livasının) 1888 (1306) yılı itibariyle geliri 4760133 (lira) olup, gideri de 1589304  (lira)dır.
              Karahisar-ı Şarki kasabası merkez vilayetin canib-i şarkisinde (doğu yönünde) vaki olup merkez vilayete 30 saattir.
            Kasaba-yı mezkurda 15 cami-i şerif ve 5 mescit ve 3 medrese ve 4 hamam ve 8 han ve 753 dükkan ve 2.450 hane ve 1 mekteb-i rüşdi ve 1 hükumet konağı ve 15 İslam ve 4 Hristiyan mektebi vardır.
Ma'a nevahi (bucaklar ile birlikte) kasaba-yı mezkure 7.642 hane ve 17.544 İslam ve 8.054 Hristiyan nüfusunu ve 124.574 dönümlük 26.744 kıta araziyi havi olup hınta (buğday), şair (arpa) ve hububat-ı saire ve envai esmar (meyveler) ve sebze ve ipek ve tütün hasıl olarak dahil ve haricde satılır. Kuvve-i inbatiyesi (üretim gücü) evasıt (orta) derecede olup bire altı hasılat verebilir. Cins-i hayvanattan koyun, keçi, esb (at), ester (katır), merkep, camus bulunur.
             Karahisar ve Temezre kasabalarında 50 kadar destgah olup iplik, çitari ve havlu ve çarşaf nesc (dokuma) ve imal olunur.
               Bir bab dakik (un) fabrikası vardır ve pazartesi günleri hafta pazarı kurulup dad-ü sited (alışveriş) edilir.

Görevliler
Mutasarrıf Ahmed Rasih Efendi
Naib (Vekil)  Mustafa Nuri Efendi
Meclis-i İdare    
Aza-yı Tabiiye (Atanmış Üyeler)
Reis Mutasarrıf Efendi
Naib Efendi
Muhasebeci Mehmed Emin Efendi
Müftü Abdülkerim Sıdkı Efendi
Tahrirat Müdürü Rıza Efendi
Meclis-i İdare Başkatibi Mehmed Abdi Efendi
Refiki Mehmed Şadi Efendi
Aza-yı Müntehabe (Seçilmiş Üyeler)
Abdülkadir Efendi
Mehmed Saib Efendi
İlya Ağa
Liva Tahrirat Kalemi
Müdür Efendi
Başkatib Ali Rıza Efendi
Evrak Memuru Ömer Şevki Efendi
Refiki Osman Efendi
Mübeyyiz (kalem katibi) Rıza Efendi
Refiki Salih Efendi
Muhasebe Kalemi
Başkatib Mehmed Vehbi Efendi
Merkez Mal Müdürü Hacı Bekir Efendi
Sandık Emini Manas Efendi
Muhasebe Mukayyidi (Kayıt Memuru) Aziz Efendi
Masarif (Gider) Katibi Mustafa Efendi
Varidat (Gelir) Katibi Abdullah Efendi
Ma'a Tahrir Vergi İdaresi
Vergi Memuru Abdullah Efendi  
Vergi Katibi Rıza Beg
Katibi Salih Efendi
Refiki Rıza Efendi            
Refiki Tahsin Efendi
Diğeri Mehmed Hamdi Efendi     
Nüfus Dairesi
Memuru Bekir Efendi
Katibi Münib Efendi
Mahkeme-i Bidayet
Ceza Reisi Yusuf Efendi
Müddei-i Umumi (Savcı) Muavini Mahmud Efendi
Başkatib Hüseyin Efendi
Müstantik (Sorgu Hakimi) Karabet Efendi
Aza Hafız Mustafa Efendi
Aza Rasim Efendi
Aza Sava Ağa
Aza Agob Ağa
Şeriyye Katibi Asım Efendi
Ceza Zabıt Katibi Ömer Efendi
Ceza Zabıt Katibi Arif Efendi
Hukuk Zabıt Katibi Zihni Efendi
Hukuk Zabıt Katibi Hüseyin Efendi
Aza Mülazımı (Stajyer üye) Mehmed Vasfi Efendi
Aza Mülazımı Mustafa Efendi
Mukavelat Muharriri (Noter) Zühdi Efendi
İcra Memuru Osman Beg
Defter-i Hakani (Tapu ve Kadastro)
Memuru Hüseyin Hasib Efendi
Başkatib Hacı Zühdi Efendi
Tapu Katibi Asım Efendi
Evkaf Dairesi (Vakıflar İdaresi)
Müdürü Mustafa Tevfik Efendi
Başkatib Ali Beg
Refiki Zühdi Efendi
Telgraf ve Posta İdaresi
Müdür Mehmed Şevki Efendi
Baş Muhabere Memuru Halil Efendi
Mekteb-i Rüşdi (Ortaokul)
Muallim-i Evvel Hüseyin Hamdi Efendi
Muallim-i Sani Hüseyin Efendi
Rik'a Muallimi Abdullah Efendi
Zabıta Memurları
Tabur Kumandanı Alay Begi Şevki Beg
Hesap Emini Edhem Efendi
Süvari Bölük Ağası Ahmed Efendi
Piyade Bölük Ağası Ahmed Ağa
Süvari Jurnal Emini Halid Efendi
Süvari Mülazımı (Teğmen) Ali Ağa
Piyade Mülazımı Ali Ağa
Pivadegan

Süvariyan



Kolvekili
2
Kolvekili
3
Muavini
4
Muavini
5
Neferat
20
Neferat
12
Tahsildaran
2
Tahsildaran
8
Ceman Yekün
28
Ceman Yekün
28


                KAYNAK: 1- Salname-i Vilayet-i Sivas, Fikri Karaman, İstanbul 2001
                                   2- www.basbakanlik.gov.tr

2008 Ağustos'unda hazırlanan bu yazı Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

11 Mart 2013 Pazartesi

Andronikos


                 ANDRONİKOS  I  KOMNENOS
                                                                                                           
                Bizans İmparatorluğu’nun imparatorlarından, “köylülerin imparatoru” olarak anılan Andronikos  I  Komnenos 1183-1185 yılları arasında Bizans’ı yönetti.
                Andronikos  I  Komnenos’un Şebinkarahisar ile ilgisi, imparator olmazdan evvel, o zamanki adı Colonia (Koloneia) olan Şebinkarahisar’da kalması ve buradan Bizans yönetimini rahatsız etmiş olmasında yatıyor.
                Andronikos  I  Komnenos, 1143-1180 yılları arasında Bizans İmparatoru olan ve Kılıçaslan ile 1176 yılında yaptığı Mirkefalon (Myriokephalon-Düzbel)  Savaşı ile bilinen Manuel I Komnenos’un yeğenidir. Şaşılacak kadar yüklü, yenilgilerle zaferler arasında gidiş gelişlerle dolu bir geçmişi vardı. Yirmi yaşından itibaren Bizans’ta skandalları ile tanınmaya başlamıştı. Tehlikeli olunca da İmparator Manuel I Komnenos tarafından hapse atıldı ve 1155-1164 yılları arasında hapiste kaldı. 1164 yılında hapisten kaçarak Rusya’da Haliç Knezi (prensi) Jaroslav’a sığındı ve onları Bizans’a karşı kışkırtmaya çalıştı.
                Manuel I Komnenos, Andronikos’u affederek 1166’da Ermenilerle savaşması için Kilikya’ya Vali olarak atadı. Andronikos burada buluduğu  süre zarfında vergileri zimmetine geçirdikten başka, Kudüs’te bulunan imparatorun Kudüs Kralı Baudin’den dul kalan  yeğeni Teodora’yı kaçırdı. Kuzey Suriye ve Doğu Anadolu’da Türk beylerinin ve prensliklere sığındıktan sonra, o zamanki adı Colonia ( Koloneia) olan Şebinkarahisar Mengücek beyi kendisine yurtluk verince de Şebinkarahisar’a yerleşti. Şebinkarahisar (Colonia - Koloneia)’da bulunduğu sürede de Mengücek Beyi ile Trabzon ve Bizans sınırlarına yapılan seferlere katıldı.
1140 Yılında Anadolu (kaynak wikipedia)

                Trabzon Dukası olan Nikoforos’un Teodorayı kaçırması ve teslim olmasını istemesi üzerine Andronikos, teslim oldu ve affını diledi. İmparator Manuel I Komnenos’un bağışlaması ile de Ünye’ye sürüldü.
                Manuel I Komnenos’un  ölümünden sonra, halk tarafından sevilmeyen dul imparatoriçe Maria'nın, imparator naibi olarak ülkeyi yönetmesine karşı çıktı. 1182 baharında bir ordu toplayarak, küçük yaştaki imparator II. Aleksios'u korumak bahanesiyle Kons­tantinopolis'e (İstanbul) girdi ve iktidarı ele geçirdi. Bunun başlıca sonuçlarından biri, çoğunluğunu Venediklilerle Cenevizlerin oluşturduğu Batılıların kentte topluca öldü­rülmesi oldu. Andronikos hemen ardından dul imparatoriçeyi de öldürttü. Eylül 1183'te Aleksios'la birlikte hükmetmek üzere taç giydi. İki ay sonra Aleksios'u boğ­durttu. Zorbalığını yasallaştırmak için de Aleksios'un 13 yaşındaki dul kansı ile ev­lendi. Bu sırada 65 yaşındaydı
                Başkenti bir kan gölüne çevirmesine kar­şın, yozlaşmış siyasal sistemde giriştiği re­formlar, mevki ve makam satışını yasakla­ması, rüşvet alan görevlileri cezalandırması, en önemlisi de ayrıcalıklarıyla imparatorlu­ğun birliğini zayıflatan büyük feodal soylu­ların ve toprak sahiplerinin gücünü kırması, eyaletlerdeki yaşam koşullarını iyileştirme yönünde sonuçlar verdi
                l185'te,  Normanların yaklaş­makta olduğu yolundaki haberler üzerine başkentte ayaklanma patlak verdi. II. İsa­akios (Angelos) imparator ilan edildikten sonra, Andronikos I  Komnenos  isyancı bir grup tarafın­dan öldürüldü.

Kaynaklar :
1- http://sozluk.sourtimes.org/show.asp?t=bizans+imparatorlugu
2- Türkiye Ansiklopedisi 3. Cilt, Ankara 1946
3- Augsute Bailly, Bizans Tarihi
4- Mahmut Goloğlu, Anadolu’nun Milli devleti Pontos, 1973
5- Ana Britannica 2. cilt

Ocak 2007'de hazırlanan bu yazı Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde de yayınlanmıştır.

İdareciler


                                   OSMANLI ARŞİV BELGELERİNE GÖRE
                                       ŞEBİNKARAHİSAR'IN İDARECİLERİ                                                                                                                                                            

                Devler Arşivleri Genel Müdürlüğü tarafından, Osmanlı Arşivlerinde yer alan belgelerin bir kısmı Türkçe'ye çevrilerek özet halinde internette yayınlanmaya başlandı. Kullanıma açılan, Karahisar-ı Şarki ile ilgili bir kısım belgeler içerisinde Karahisar-ı Şarki ve bağlı ilçelerde yaşanan olaylar ve yapılan atamalarla ilgili birçok belge yer alıyor.
                Belgeler incelendiğinde dikkat çeken ilk şey, Osmanlı merkez merkez yönetiminin, yerel idarecilerin suçlarına ve yolsuzluklarına müdahale etmek konusunda ve başarılarına verdikleri önem. Belgelerden, merkez yönetiminin yolsuzluğu saptanan yerel yöneticileri azlettiği gibi, suçu tespit edilen idareciye de gereken cezayı vermekte çekinmediği anlaşılıyor. Başarılı yerel idareci de nişanla ödüllendiriliyor.
                Yine dikkat çeken diğer bir konu da, mutasarrıf yardımcılıklarına gayrşimüslimlerin atanmaları. Belgelerde, Karahisar-ı Şarki'ye mutasarrıf yardımcısı olarak  atanan gayrimüslimlerin  isimlerine de  rastlanılıyor.
                Mutasarrıf, Osmanlıda eyalet yönetimindeki valigibi, sancaklarda da aynı yetkiye sahip görevlidir. Mutasarrıflar, padişah tarafından fermanla atanmakta idiler. Atama sonrası kadı ve nâiblere hitab edilerek, ismi belirtilen paşanın sancağa mutasarrıf olarak atandığı belirtildikten sonra, bütün görevlilerin yeni mutasarrıfa itaat etmeleri, emirlerine uymaları istenirdi. Mutasarrıflar çağrıldıkları zaman, emrindeki kapı halkı ile beraber savaşa gitmek zorunda idiler. Mukâtaaların denetimi ve iltizam işleriyle de doğrudan ilgileniyorlardı. Ayrıca şehirde bulunan bazı dînî ve sosyal yapıların, su yollarının tamiri ve bakımı, herhangi bir âfet anında halkın ihtiyaçlarının karşılanması, sancakta görev yapacak idareci ve vazifelilerin atanması için takrir yazılması, âyan-ı vilâyetle birlikte esnafın sattığı mallarla ilgili narh konulması gibi pek çok idarî, askerî, ekonomik ve sosyal içerikli görevler üstleniyorlardı. Mutasarrıflıklar, bazen muhafızlık şartıyla, bazen yürütülen göreve ek olarak, bazen de ya tek başına ya da birden fazla sancakla birleştirilerek, (genellikle“ber vech-i arpalık” şartıyla) vezir rütbeli paşalara verildiği de oluyordu..
                Mutasarrıf, diğer görevlerinden dolayı veya başka bir sebeple sancağa gelemeyecekse, kapı kethüdası arzıyla yanında bulunan güvendiği adamlardan veya dışarıdan ismini verdiği bir kişinin sancağa mütesellim tayin edilmesini talep ederdi.  Mutasarrıfların geçici bir görev vesilesiyle başka bir yere gittiklerinde yerlerine bıraktıkları kimselere de  “kâim-i makam” (Kaymakam) deniliyordu. Mütesellimlerin azil ve tayini de, merkezi hükümette Reisül Küttab dairesi vasıtasıyla gerçekleşirdi.

                Osmanlı arşiv belgelerine göre, Karahisar-ı Şarki Sancağı'na atanan mutasarrıflar ve atama  tarihleri şöyle.

                1722/1135  Vezir Yusuf Paşazade Mustafa Paşa (Aynı yıl  Kırşehir'e atandı)
                1722/1135  El-Hac İbrahim Paşa
                1733/1146  Ömer Paşa (Gönye Sancağından Karahisar-ı Şarki'ye atandı)
                1830/1246  Vezir Osman Paşa
                1845/1262  Kethudazade Trabzonlu Ahmet Emin Ağa (Kaymakam olarak da  ismi geçiyor)
                1862/1279  Ömer Cemal Paşa (Kaymakam olarak da  ismi geçiyor)
                1867/1284  Muhyiddin Paşa (Kaymakam olarak da  ismi geçiyor)
                1868/1285 Münib Efendi (Karahisar-ı Şarki'den Kars'a atandı)
                1868/1285 İzzet Bey (Bilan Kaymakamlığından Karahisar-ı Şarki'ye atandı)
                1874/1291 Mehmet Haydar Bey
                1881/1299 Mehmet Tali Paşa (Karahisar-ı Şarki'de iken nişan verildi)
                1884/1302 Reşid Paşa (Sivas Mutasarrıfı ile becayiş ederek Sivas'a atandı)
                1884/1302 Osman Paşa (Karahisar-ı Şarki Mutasarrıfı ile becayiş ederek Sivas'tan atandı)
                1886/1304 Vehbi Paşa (Görevde iken azledildi 1305 'de Ergiri Sancağı'na atandı)
                1884/1304 Rüşdü Bey (Vehbi Paşa'nın yerine atandı)
             1884/1304 Mehmet Enis Efendi (Ammara mutasarrıfı iken Rüşdü Bey ile becayiş ettttirilerek atandı)
            1887/1305 Rasih Efendi (Mardin'den becayiş ile atandı, görevde iken taltif edildi, 1891'de Tokat'a atandı)
           1891/1309 Mehmed Şakir Bey (Gümüşhane'den atandı. İktidarsızlık gerekçesi ile görevden azledildi)
      1893/1311 Mustafa Bey (Maraş'tan atandı. Tamzara'da Türklerle Ermeniler arasındaki olayları                                                                   önleyemediği için 1895'de azledildi)
                1895/1313 İbrahim Hakkı Efendi (Eski Dersim Mutasarrıfı. Aynı yıl Kerkük'e atandı)
           1895/1313 Raif Efendi (Cezayir-i Bahri Sefid Vilayeti Mektupçuluğundan Karahisar-ı Şarki'ye atandı)
                1897/1315 Şükrü Paşa (Mardin'den Raif Ef. İle becayiş ederek atandı.1898'de kış aylarının uzun olmasından  dolayı tayin istedi. Mersin Mutasarrıfı Ziya Paşa ile becayiş etti)
                1900/1318 Ziya Paşa (Karahisar-ı Şarki'den Drama'ya atandı)
                1900/1318 Mahmut Nedim Bey (Cebel-i Garbi Mutasarrılığından Karahisar-ı Şarki'ye atandı)
                1903/1321 Reşid Paşa (Muş'a atandı)
                1903/1321 Husnü Bey (Becayiş ile Maraş'a atandı)
                1903/1321 Nuri Efendi (Becayiş ile Maraş'tan atandı)
                1904/1322 Selahaddin Efendi
                1905/1323 Ahmet Cavit Bey (Ergir Sancağı'ndan becayiş ile Karahisar-ı Şarki'ye atandı)
                1908/1326 Asaf Bey
                1909/1327 Zeki Bey (Dıraç Mutasarrıfı iken Asaf Bey ile becayiş etti)
                1912/1331 Cemal Bey
                1913/1332 Nazmi Bey (Karahisar-ı Şarki'den Ergani'ye atandı)
                1913/1332 Hilmi Bey (1916'da Kırşehir'e atandı)
                1916/1335 Yahya Sezai Bey
                1916/1335 Asaf Bey (görevde iken azledildi)
                1918/1337 Dikran Efendi
                1919/1338 Abdulvahap Bey

          Osmanlı arşiv belgelerine göre, Karahisar-ı Şarki'de görevlendirilen Kaymakamların isimleri  atandıkları tarihleri ise şöyle:

                1835/1251 Hacı Yahya Bey
                1846/1263 Şehrab Paşa
                1847/1264 Kethüdazade Emin Ağa
            1848/1265 Mehmet Emin Ağa (Dergah-ı Ali Kapıcıbaşılığından Maden-i Hümayun Müdürü ile atandı)
                1849/1266 Mahmet Galip (Bozok Malmüdürlüğünden atandı)
                1851/1268 Hüseyin Ağa
                1853/1270 Abdulhamid Bey (görevde iken azledildi)
                1854/1271 Hurşid Ağa (görevde iken rüşvetten ve halka eziyetten yargılandı)
                1855/1271Abdi Efendi
                1857/1274 Mustafa Efendi (Denizli Kaymakamı iken Abdi Efendi ile becayiş etti)
                1858/1275 Ömer Cemal Paşa (Mardin Kaymakamı iken becayiş ile atandı. Rüşvet aldığın iddiası ile görevde iken azledildi. Ancakberaat etti. Mutasarrıf olarak da ismi geçiyor)
            1858/1275 Namık Efendi (Kars Kaymakam vekilliğinden atandı. Görevde iken ödüllendirildi. Daha sonra  gayrimüslimlere kötü davrandığı iddiası ile görevden azledildi)
        1861/1278 Kamil Efendi (Meclis- Vala Mazbata odasından Karahisar-ı Şarki Kaymakamlığına atandı.1862'de azledildi ve Midilli'ye sürüldü. 1865'de affedildi)
                1863/1280 Abdullah Efendi (Burdur'a atandı)
                1866/1283 Muhyiddin Paşa (Erzincan'a atandı. Mutasarrıf olarak da ismi geçiyor)
                1866/1283 Ali Kemal Paşa
                1868/1285 Ömer Lutfi Paşa
                1868/1285 Ömer Asaf Efendi (Görevde iken tahkikat geçirdi)
                1894/1312 Süleyman Rakım Efendi (Sason'dan atandı)

KAYNAK     : 1- www.devletarsivleri..gov.tr
                        2- http://tr.wikipedia.org/wiki/
 Ağustos 2008 de hazırlanan bu yazı Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Kale Mahallesi


                 KALE MAHALLESİ
                                                                                                           
                Şebinkarahisar Kalesi ağaçlandırıldı. Yakın zamana kadar çıkmak için bir yolu dahi bulunmayan, çevre mahallelerin hayvanları için yaylım alanı olarak kullanılan Kale’de eskiden yerleşim vardı tabi ki.
                Bizans tarihçisi Procopius’a göre, Kale “dalgalanan bir çiçek denizinin ortasında tek başına duran bir ada gibidir.”  Eski  zamanların insanı tarafından yapılmıştı ve beş adet derin kayadan oyulmuş derin tünel ve odacıkları vardı. Bizans İmparatoru Justinianus, Kolonea’yı güçlendirmek ve bölgeyi refaha kavuşturmak için çaba harcamış ve Kale’yi onarmıştı.
                Evliya Çelebi’nin Kale’yi nasıl anlattığını hepimiz biliriz. “Yüksek bir dağın tepesinde yedi köşeli bir kaledir. İlk  bakışta direksiz ve serensiz kalyon gemi gibi görünüyor. Yedi tarafından da duvarların yüksekliği yedi ziradır. Yetmiş burç yüz bedendir. Çevresi 3600 adımdır. Dört yanında cehennem gibi dereleri olduğundan hendeği yoktur. Üç kat sağlam demir kapıları vardır.”
                Evliya Çelebi’nin geldiği 17. yüzyılda (1647’de), “Kale içinde 70 kadar ev vardır. Ama evleri dar, ahali susuzluktan perişandır. Eşeklerle ta aşağıdaki nehirden su getirirler. Su yolları vardır fakat kuşatma zamanı işler. Kale içinde su sarnıcı, buğday ambarlarında yüz yıllık darı ve pirinç çeltiği bulunur. Bu kalede küçük Fatih Camii vardır. Diğer imaret camileri aşağı varoşlardadır.” Kale ile birlikte Şebinkarahisar’da 9 mahalle bulunmaktadır
                1520 ve 1569 tahrir defterlerine göre, Kale içinde 265 kişi yaşamaktadır. Bu tarihlerde Şebinkarahisar’ın 7 mahallesi vardır.(Bilban veya Bülbül, Hacı Halim, Suva, Miyane, Güngörmez, Kilise, Deve veya Doka).
                Yrd Doç Dr. Eren Yürüdür ve Doç Dr. İhsan Bulut, başlangıçta Kale içinde toplanan yerleşmenin 10 veya 11. yüzyıllarda kale dışına taştığını,  Şebinkarahisar’ın Türkler tarafından fethi ile birlikte yöreye gelen göçmenlerin Kale dışında yerleşmiş olabileceğini belirtiyorlar.
                H. Hüsamettin Özgan’ın 4 Ekim 1983 tarihli Yeni Şebinkarahisar’da  yayınlanan anılarına göre, Osmanlı’nın son dönemlerinde dahi Kale’de yaşayanlar vardır. Kale kapısından girince Kapıaltı semti bulunuyordu. İki, tarafında toprak damlı evlerin arasından uzanan dar yol sağa kıvrılıyor ve Camiyanı semtine çıkılıyordu. Semtin ortasında Kale Camisi bulunuyordu. Caminin yanında cücül darısı ve şap ambarları vardı. Önceleri üstü mahruti şekilde kapalı ve ahşap olan Kule, yıldırım düşmesi nedeniyle yanmıştır. Yine H. Hüsamettin Özgan, kale kapısının kitabe taşının Mutasarrıf tarafından bir yabancıya hediye edildiğini babasından dinlediğini de naklediyor. Rumca kaynaklara göre de, kitabe Turpçu köyünden Yorgi Haralambo Struptopulas adında bir kişi tarafından 1900’de sökülerek İstanbul’a götürülmüştür.
Kim tarafından çizildiğini tespit edemediğimiz Şebinkarahisar gravürü (Kaynak Ünsal Çalık ve facebook)
                Kale’de, Rumlar tarafından kullanılan kiliseler de bulunmaktaydı.
                Rumca kaynaklara göre, Kule Türkler tarafından 1870 yılına kadar askeri amaçlarla kullanıldı. H.Hüsamettin Özgan’ın bahsettiği yangından sonra terk edilmiş olsa gerekir. Diğer deyim ile Kule 1870 yılında yanmış olmalı.
                Kale’nin son sakinleri Fazlıoğlu Süleyman, Topçuoğlu Mehmet ve H. Hüsamettin Özgan’ın dedesi olan Gürgür Hoca adı ile bilinen Hoca Mehmet Efendi’dir. Bunlar da 1876 (1293) yılında şehre inmişlerdir.
                1925 Ermeni Ayaklanması’nda, Kale’de iskan bulunmamaktadır. Bu nedenle de Ermenilerin Kale’ye kolayca silah  ve cephane depoladıkları düşünülebilir. Habip Rıza Efendi,  tarihinde, Ermenilerin önceden kaleye yeteri miktarda cephane, silah ve erzak depolamış olduklarını belirtiyor. Terk edilen Kale Mahallesi, isyan esnasında Öksürük Kayası Uluburun denilen yere konan  top ile sürekli  bombalandığı için  tamamen tahrip oldu. Sonraki yıllarda da defineciler kalıntıları yok ettiler.  
               Kale’de bir arkeolojik incelenme veya araştırma yapılması gerekiyor.
Şebinkarahisar Kalesi'nin  helikopterden 1980'lerde çekildiği sanılan  fotoğrafı.
Arka planda Kavaklar Mahallesi'nin bir kısmı.
(Kaynak: facebook)
                KAYNAK    :   1- Tarih ve Kültür Sempozyumu Bildiriler, Şebinkarahisar Belediyesi
                                         2- Yeni Şebinkarahisar Arşivi
                                         3- Koloneia Dini Bölgesi İle Nikopolis’in Tarihi ve Folkloru, Atina 1964, Çeviren
                                             İ. Hakkı  Uluğ
                                         4- The Byzantıne Monuments And Topography of The Pontos, Antohony Bryer-
                                             David Wınfıeld, Washington 1985
                                         5- Giresun Yıllığı 1973
                                         6- Habip Rıza kişisel tarihi
Bu yazı Kasım 2009 da yazılmış ve Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde yaynınlanmıştır.

10 Mart 2013 Pazar

1880


                1880 YILINDA DA ULAŞIM SIKINTISI VARDI
                                                                                                                        
                Şebinkarahisar,  bugün olduğu gibi Osmanlı'da da ulaşım sorunu ile boğuşuyordu.  II. Aldülhamit devrinde yazılan bir raporda,  Şebinkarahisar'ın "memleketin içerisinden başka hiç bir cihetden dahi yolu olmadığı" belirtiliyor.
                Başbakanlık Arşivi Yıldız evrakında bulunan,  Prof. Dr. Musa Çadırcı tarafından günümüz Türkçesine aktarılan ve yorumlanan "Heyet-i Teftişiye'nin geşt-ü güzâr eylemiş olduğu mahallerin ahvaliyle heyet-i mezkûrun harekâtı " başlığını taşıyan layiha, oluşturulan bir heyetin Anadolu gezisinden bahsediyor.
                Prof Dr Musa Çadırcı'ya göre, 1879 baharında taşrada olup bitenlerin öğrenilmesi, 1871 tarihli Vilayet Nizamnamesi'nin uygulamaya konulmasıyla ortaya çıkan sorunların saptanması ve özellikle kurulmakta olan Jandarma teşkilâtı ile ilgili araştırmalarda bulunmak amacıyla Teftiş Komisyonları oluşturuldu.
                "Heyet-i Teftişîye" diye adlandırılan kurulun başkanı Sait Paşa (İngiliz) idi.Osmanlı hükümetinden gizlice İngiltere'nin İstanbul Sefarethanesi görevlilerinden Cim Sayed'in talimatıyla "Heyet-i Teftişiye"ye katılanlardan birisi olduğu belirtilen Beykır Paşa, teftiş süresince komisyonda yer almıştı, Refakatinde erkân-ı harp miralayı Şakir ve jandarma alaybeyi Tahir ve rum milletinden erkân-ı harp kolağası Zihni, jandarma mülâzımı Yusuf un bulunduğu komisyon İngiltere'nin de isteğiyle Anadolu'nun dört vilâyetinde polis ve jandarma teşkilinin denetimiyle altı aylık bir süre için görevlendirilmişti.
                28 Kasım 1879'da İstanbul'dan Halep'e harekeyle başlayan gezisinde, Heyet 5 Haziran 1880 tarihli Başvekalet telgraf yazısıyla Sivas'tan Erzincan'a geçmiştir. Ancak, kestirme yol varken, İngiliz'in hıristiyan halkla ilişki kurmak ve askerî açıdan görmek istediği yerler için Karahisar-ı Şarkî yolu tercih edilmiş ve o civardaki gümüş madeninde İngiliz seyyar konsolosu Cim Sayed ile orada görüşmüştür. Rapora göre, heyet 13 Haziran 1880 pazar sabahı Endires'den (Suşehri) ayrılarak akşamı Karahisar-ı Şarki (Şebinkarahisar) mutasarrıflığına ulaşmıştı.
II. Abdulhamit (kaynak wikipedia)
                Raporda Karahisar-ı Şarki'den şöyle bahsedilmektedir.
                " Karahisâr-ı Şarkî ezmine-i kâdimede cari olan usul ve a'detâ ittibaen mürtefi-i cebel üzerinde kain yalçın kayaya arkasını vermiş olduğu halde ticaretgâh bir okur, şehir olub mezkûr kayanın üzerinde vaki kâr-ı kadim kalasının ateşi altında bulunmuş olduğundan zikr olunan kal'a gerçi kâr-ı kadim ise de şehrin her tarafına hakim olduğu gibi memleketin içerisinden başka hiç bir cihetden dahi yolu olmadığından teshiri pek müşküldür.
                 Şehr-i mezkûrun arka tarafı minvâl-ı meşrûh üzere yalçın kaya olduğu misillü batı cihetinde Dekle (?) menzilinde kezalik mürtefi ve aynı suretde diğer cebel daha mevcut olmağla memleket tabii bu iki cebelin miyânelerinde hâsıl olan boğaz arasında vaki olub tarif olunduğu veçhile mevkii ferah ve dil-küşâdır. Şehr-ı mezbûrun etrafında bağ ve bahçeler olub gayet münbit arazisi vardır. Mahsulatı karidesini idare ederek harice de vermekdedir. Burası Karadeniz sahilinde vaki Giresun Iskelesi'nden mesafesi otuz saat olub, fakat şose tariki yapılmamış bir iki defa bu tarikin tesviyesine mübaşeret olunmuş ise de neticesiz kalmıştır. Karahisâr-ı Şarkî ahalisi İslâm ve Hıristiyan olub kamilen ticaretle me'luf olarak gayet açıkgöz ve müsta'id ve Dersaadet'çe muteber tüccarları ve münâsebâtları vardır. Buraca zuhura gelen yangın memleketin çarşu ve pazarının bir mikdarını tahrib etmişse de li'1-hamd ekser mahalleri kurtulmuşdur. Ahalinin mutasarıf olunan arsaların yaptırmak üzere âmâde bulunduklarından mühendisin vüruduna intizâr etmekde bulunurlar. Bir müddetden beru mutasarrıf güya umur-ı zaptiyesini tesviye zımnında gitmiş ve şu halin devamı birçok uygunsuzluğa ve muhasebenin dahi pek çok fenalıkları görülmüş ve işidilmiş, tahkikât-ı acizanem de aynı yolda netice bulmuş olduğundan bunun ıslâh ve icrâ-i serisi her halde fermân-ı ma* delet-unvân-ı seniyyelerine vabeste olduğu hasbe's-sadaka arz olunur.
                Sair yerlerde olduğu misilli burada dahi Ermenilerin burunları yukarı kalkmış ve Beykır Paşa dahi ahallinin kısm-ı mütegalibesiyle ticaret ve servet hususlarını tahkik ve muayene etmişdir."

Bu yazı Kasım 2010'da yazılmış ve Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde yayınlanmıştır.  

Ertuğrul Fırkateyni


                 ERTUĞRUL FIRKATEYNİ'NDE  KARAHİSAR-I ŞARKİ'Lİ ŞEHİTLER 

                1890 yılında II. Abdülhamit tarafından Japon imparatoruna iyi niyet elçisi olarak gönderilen ve dönüş yolunda Japonya'da batan Ertuğrul Fırkateyni'nin batığı su yüzüne çıkarılacak.
                Gazetelerde yer alan haberlere göre, Bodrum Sualtı Arkeoloji Enstitüsü ve Yapı Kredi Emeklilik, Türkiye Sualtı Arkeoloji Vakfının (TINA) katkılarıyla 550 Türk denizcisinin anısını canlandırmak amacıyla bir proje hazırladı.
               3 yıl sürmesi planlanan ve “Ertuğrul” adı verilen proje çerçevesinde, 1890 yılında Japonya'da sulara gömülen Ertuğrul Fırkateyni'nin kalıntılarının tespiti ve su üstüne çıkarılması, şehit olan 550 denizcinin anısının hem Türkiye'de hem de Japonya'da canlandırılması amaçlanıyor.
Ertuğrul Fırkateyni (Kaynak: www.yapikredi.com.tr)
                İyi de, Ertuğrul Fıkateyni’nin Şebinkarahisar ile ilgisi ne?
                II. Abdülhamid, 1887 yılında Japonya İmparatorunun yeğeninin bir savaş gemisiyle İstanbul'u ziyaret etmesinin ardından Japonya’ya bir heyet gönderilerek iade-i ziyaret yapılmasını emretmişti. Bu ziyaret için İstanbul tersanelerinde yapılan Ertuğrul Fırkateyni seçildi. Fırkateyn, hem yelken hem de makine ile hareket ediyordu. Üç direkli geminin ana hareket vasıtası yelkendi.
                Kafile Başkanı Albay Osman Bey, gemi komutanı da Yarbay Ali Bey’di. Gemide özel olarak seçilen 56’sı subay toplam 609 mürettebat vardı. O yıl Bahriye Mektebini bitiren genç teğmenlerin tamamı da gemiye alınmış ve bu uzun gezide tecrübelerini artırmaları hedeflenmişti. Gemi II. Abdülhamid’den Japon İmparatoruna mücevherli imtiyaz nişanı ve diğer hediyeleri götürecekti.
                Ertuğrul Fırkateyni, Temmuz 1889’da İstanbul’dan yola çıktı. Güzergahı boyunca çeşitli limanlara uğrayarak seyahat ediyordu. Fırkateyn Singapur’a vardığında Kafile Başkanı Albay Osman Bey Amiralliğe terfi ettirildi. Kafile, uğradığı ülkelerin halkları ve Müslümanlar tarafından görkemli sevgi gösterileriyle karşılanıyor, gemiyi kimi zaman binlerce kişiden oluşan gruplar ziyaret ediyordu. Gemi, 11 ay sonra 7 Haziran 1890 tarihinde Japonya’nın Yokohama Limanına vardı.Japon İmparatoru, Türk amiralini ve heyetini görkemli bir şekilde karşıladı. Şehir halkı Türk amiralinin saray arabası ile İmparatorun yanına gidişini sevgi gösterileriyle takip etti.
                Ertuğrul Fırkateyni, Japon sularında kaldığı üç ay boyunca etrafındaki binlerce Japon kayığına 50 kişilik bandosuyla konserler verdi. Nihayet geri dönüş yolculuğu için hazırlıklar tamamlandı. Yola çıkılacağı gün Japon Bahriyesinin tayfun uyarısına rağmen, Ertuğrul Fırkateyni planlandığı gibi 15 Eylül 1890 tarihinde Yokohama Limanı’ndan ayrıldı. Kushimoto açıklarında tayfuna yakalanan Ertuğrul Firkateyni 16 Eylül 1890’da  Oşima Adası’nın doğu ucundaki kayalıklara çarptı ve daha ilk darbede dağıldı.
                Kazadan sadece 69 denizci kurtulabildi, Amiral Osman Bey de dahil diğer mürettebat hayatını kaybetti.
                Ertuğrul Frkateyni’nde, o zaman Şebinkarahisar’a bağlı, Mesudiye, Koyulhisar ve Suşehri’nden de mürettebat bulunuyordu.
Mürettebat (kaynak www.denizhaber.com.tr)
                Ertuğrul Frkateyni’nde şehit olan Karahisar-ı Şarki'li mürettebatın isimleri şöyle.
                Bölük eratı
                Hamidiyeli (Mesudiye) İkizoğullarından Ömer oğlu Şakir,  Er 1887/2860
                Hamidiyeli (Mesudiye) Fettahoğullarından İbrahim oğlu Mustafa,  Er 1887/2884
                Koyulhisarlı Abdülazizoğullarından Mehmet oğlu Aziz, Er 1885/6173
                Bahriye Taburu (Silahendaz) Eratı
                Koyulhisarlı Küçükoğullarından Hasan oğlu Mustafa, Er 1885/6175
                Suşehrili Alucralıoğullarından Molla Osman oğlu Mehmet, Er 1885/6590
                Koyulhisarlı Hocaoğullarından İbrahim oğlu Mehmet, Er 1886/1348

KAYNAKLAR:
http://www.turkey.jp/tr/ertugrulfrigatet.htm
http://www.ertugrul.jp

Bu yazı Ocak 2007'de yazılmış ve Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Silvanus


                SİLVANUS VE ŞEBİNKARAHİSAR
                                                                                                           
                Hristiyanlığın, 7. yüzyılda ortaya çıkan  ve 9. yüzyılda büyük oranda yok olan Manes veya Paulusculuk ya da Paflikyanlar olarak isimlendirilen bir mezhebi var. Bu mezhebi benimseyenler iyi ve kötü iki tanrının varlığına inanırlar. İyi tanrı gelecekteki dünyanın, kötü tanrı da bu dünyanın yaratıcısı ve yöneticisidir. Bunlara göre, iyi tanrı etten kemikten bir insan olamayacağına göre, Hz. İsa gerçekte Meryem Ana’nın oğlu olamaz.
                               Bizans imparatorluğunda devlet dini haline gelerek dönüşüme uğrayan resmi Hıristiyanlığa karşı ilk/erken Hırisyanlığın ilkelerine dönüşü savunan Pauluscular, Tevrat’ın tümünü, kilisenin yazılı ve sözlü geleneklerini, kilise yaşlılarını ve Hac’ı reddettiler. Bu nedenle de Bizans tarafından büyük bir tehdit olarak görülüp acımasızca cezalandırıldılar.
                Bu mezhep ile Şebinkarahisar’ın ne ilgisi olabilir?
                Bu mezhebin ilk ortaya çıktığı yer ve merkezi, o zamanki adı Colonia olan Şebinkarahisar yakınlarındaki yine o tarihlerde Kibossa adı ile anılan yerdir.
                Paulusçuluğun kurucusu  Mananalili Constantinus Silvanus’tur.  Bizans İmparatoru II. Konstans döneminde (641-668)  adını Silvanus olarak değiştiren Mananali'li Constantine, o zamanki adı Colonia olan Şebinkarahisar yakınlarındaki Kibossa'da  ilk paulusçu topluluğunu bir araya getiren kişidir.
                Ölümüne kadar Kibossa’da cemaatinin başında bulunan Constantinus Silvanus, öğretisini yaymaya 657 yılında başladı. Kendisi kitap yazmadığı gibi, tüm öğrencilerinin sadece İncil'i esas almalarını istedi.
                Kibossa’nın neresi olduğu şu anda henüz tam bilinmese de, kendi doktrinlerine sağlamca bağlı olan Pauluscular, savaşçılıkları ile Bizans devleti için büyük bir sorun oldular. Pauluscular, Colonia (Şebinkarahisar) yakınlarındaki Kibossa’dan yaptıkları saldırılar ile uzun süre Bizans’ta siyasal ve askeri çalkantılara yol açtılar. 668-698 arasında  III. Konstantinos ve II Justinianus mezhebi dağıtmak amacı ile seferler düzenlediler.         
                İmparator IV Konstantinos tarafından, Coloneia’ya (Şebinkarahisar’a) Constantinus Silvanus’u ve hareketini ezmek amacıyla askeri ve adli yetkilerle donatılmış Symeon Titus isimli üst düzey bir Bizanslı asker-yönetici gönderildi. Symeon Titus acımasızca üzerlerine gittiği pauluscuların kitaplarını yaktı, bu kitapları okuyanları ölümle cezalandırdı.
                Sapkınlık ile suçlanan, paulusculuğun kurucusu Constantinus Silvanus, 684 yılında Colonia (Şebinkarahisar) yakınlarındaki Kibossa’da yandaşlarına taşlatılarak öldürüldü.
                Bizans tarafından pauluscuları yok etme görevi ile gönderilen Symeon Titus, Constantine Silvanu’u 684 yılında öldürttükten sonra inancını değiştirdi ve paulusculara katıldı. Ne var ki, 690 yılında Symeon Titus da, Bizans görevlileri tarafından öldürüldü. Bundan sonra ciddi bir bocalama dönemi geçiren paulusçular daha sonra yeniden canlandı ve o zamanki adı Tephrike olan Divriği başkent yapacak kadar tekrar güçlendi. Daha sonra  829 yılında imparator Theophilus (829-842) tarafından Colonia (Şebinkarahisar) bölgesine atanan Kallistos, kendi subaylarından pauluscu inancı paylaşan bazılarını bu inancı bırakmaya zorlamış, paulusculuğa  bağlı kalan bu subaylar Kallistos’un esir edilip halifeye teslim edilmek üzere Samarra’ya gönderilmesini sağladılar.
                Pauluscuların  altı kilisesinden birisi de Silvanus ve Titus tarafından Colonea (Şebinkarahisar) civarında kurulan Makedonya kilisesi idi.
                Colonia (Koloneia) adı verilen ve merkezi Şebinkarahisar olan askeri valilik anılan tarihlerde, haritada görüldüğü gibi, oldukça geniş bir alanı kapsıyordu.

"Koloneia Thema"sı

KAYNAKLAR
1- Ana Britannica Ansiklopedisi
3- http://www.haznevi.net/icerikoku.aspx?KID=4505&BID=51
4- Seyfi Cengiz, Dersim Ve Zaza Tarih

Bu yazı Aralık 2006 yılında yazılmış ve Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

4 Mart 2013 Pazartesi

Tehcir


               TEHCİR ve  ŞEBİNKARAHİSAR
                                                                                                            
              “Tehcir ve Ermeniler.” Son yıllarda gittikçe artan bir şekilde önümüze çıkarılan kelimeler ve onunla beraber hemen arkasından eklenen “soykırım.” “Tehcir”; olağanüstü savaş şartlarında alınan tedbirler bütünü içinde uygulamalardan biridir sadece.
Ermenilere göre tehcir alanlarını gösteren harita
                Osmanlı 3. Ordusu tarafından 1915 yılında yapılan bir değerlendirmede, başlıca ihtilâl merkezlerinin, “Van, Bitlis, Erzurum, Karahisar (Şebinkarahisar) ve ikinci derecede olmak üzere Sivas, Kayseri ve Diyarbakır’ın” olduğu bildirilir. Bu ihtilâl merkezlerine askerî açıdan bakıldığında, hepsinin “menzil sınırının geçtiği başlıca noktalar” olduğu görülür. Yine bu raporda, Sınırdan geçirilen silâh ve ateşli maddelerden fazla olanlarının Karahisar-ı Şarki, Sivas, Kayseri’de saklandığı,  Bitlis ayaklanmasını  takip eden Van ve Karahisar-ı Şarki genel ayaklanmalarından da anlaşılacağı üzere, buradaki hareketin  hükûmeti şaşırtmak ve kuvvetlerin doğmasına sebep olarak anî darbenin Van’dan vurulmasını düşündüklerini ortaya çıkardığı değerlendirmesine  yer veriliyor.
                3. Ordu Komutanı Mahmut Kâmil Paşa, Harbiye Nezaretine yazdığı 19 Haziran 1915 tarihli şifrede “doğuda Erzurum, Trabzon,Van, Bitlis, Elazığ, Diyarbakır ve Sivas illeri savaş alanıdır. Erzurum, Van, Bitlis illerindeki Ermeniler düşman tarafına firar ederek, çeteler hâlinde yolları kesip halkı katlederek, ambarları yağmalıyorlar. Sivas, Diyarbakır, Elazığ illerinde de aynı gayeyi güttükleri, ele geçirilen silâh, bomba, patlayıcı madde ve açığa çıkan teşkilâtlarıyla meydana çıkmaktadır. Karahisar’da aynı şekilde ortaya çıkan olay, durumu kesinleştiriyor. Ordunun iaşesi ve emniyeti bakımından, bölgenin ve menzil sınırlarının geçtiği yerler düşmanca emeller taşıyan bu unsurlarla dolu. Dış düşmanın yanı sıra iç düşmana da kuvvet ayrılmak zorunda kalınması tehlikelidir.” diyerek bu illerdeki Ermenilerin Halep ve Musul’a sevk edilerek iskân edilmelerini ister.
                Bakanlar Kurulunca kabul ve ilân edilen  31 Mayıs 1915 tarihli tehcir kararında “harp bölgelerine yakın yerlerde oturan Ermenilerden bir kısmının Osmanlı hududunu düşman devletlere karşı korumaya gayret eden ordumuzun harekâtını zorlaştırdıkları; erzak ve askerî malzeme nakliyatını güçleştirdikleri, düşmanla iş birliği yapmak ve birlikte hareket etmek emelinde oldukları, ayrıca düşman saflarına katıldıkları, yurt içinde askerî kuvvetlere ve masum halka silâhlı saldırılar düzenledikleri, düşmanın deniz kuvvetlerine malzeme sağladıkları, müstahkem mevkileri düşmana göstermeye cesaret ettikleri tespit edildiği” belirtilerek,  isyancı unsurların sevkedilmesine karar verilir.
                Başlangıçta güney illerini kapsayan tehcir kararı daha sonra Sivas gibi illere da yaygınlaştırılır. Nitekim  İçişleri Bakanlığı’ndan Sivas Vilayetine gönderilen 29 Mayıs 1915 tarihli telgraf ile Suşehri Ermenilerinin tehciri istenir.
                Genelkurmay Başkanlığı ve Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü’nün yayınladığı belgelere göre, Sivas Vilayetinden 141.592 Ermeni, Malatya Yolu ile Cizre kasabasına nakledilir. Karahisar-ı Şarki’den sevkedilen Ermeni sayısı 8323’tür ve 1000 Ermeni de savaştan sonra geri dönmüştür. Geri dönen Ermenilerin yerlerine ulaşması için de gereken önlemler alınır. Örneğin, çekilen29 Ağustos 1918 tarihli bir telgraf ile Karahisar-ı Şarki’ye dönen Ermenilerin ihtiyaçlarını karşılamak için Patrikhane tarafından görevlendirilen Sahak Efendi Serkisyan’a yerel yöneticiler tarafından  yardımcı olunması istenir.
Geri dönen Ermenilerin sayısını gösteren Fransızca belge (Kaynak www.devletarsivleri.gov.tr)
                Karahisar-ı Şarki Sancağı’ndan sevkedilen Ermeni sayısı da 20.271’dir. Yine Genelkurmay Başkanlığı’nın yayınladığı belgelere göre 1914 yılında Karahisar-ı Şarki merkez kazasında 8.494’ü Ermeni olmak üzere 51.586  nüfus bulunmaktadır. Sancak nüfusu ise 173.825’tir.
                Ermenilerin eylemleri üzerine alınan önlemler sadece tehcir değildir. Devlet görevinde çalışan Ermenilerin işten çıkarılması, suç işleyen Ermenilerin yargılanmaları gibi önlemler de uygulamaya konur.
                Nitekim, Şebinkarahisar Asliye Mahkemesi üyelerinden Huruf Bekyan Efendi,  Ermeni örgütünü idare ettiğinin ve devlet sırlarını açıkladığının Sivas Valiliğinden bildirilmesi üzerine, 14 Nisan 1915 yılında Padişah emri gereği Bakanlık tarafından alınan bir karar ile görevine son verilir. Yine, İçişleri Bakanlığının çektiği bir telgraf ile,  Karahisar’ı Şarki Sancağında  tehcirden kaçarak kurtulan ve eylemlere devam eden Ermenilerin yakalanması ve sevkedilmesi  istenir.
Ermeni Ayaklanmaları
                Bu arada, suikast hazırlığında olduğu yapılan yargılama ile belirlenen Galata’da Topçular Caddesi’nde, Kapıiçi Karakolu yanında kurukahveci, Şebinkarahisarlı Ermeni, 33 yaşında, Kirkor oğlu Karnik Boyacıyan ve Çemberlitaş’ta kahveci Bedros’un evi önündeki odada ikamet eden, 4 ncü Kolordu’da çadır ustası Kosti’nin yanında çalışan,Şebinkarahisarlı Ermeni, 33 yaşında, Arakel Bogosyan oğlu Karakin asılarak idam edilir.
                Osmanlı İdaresi, Ermenilerin sevkinde görevlerini yerine getirmeyen ya da kötü görev yapan görevliler hakkında soruşturma da açar. Tehcir sırasında Ermenilere karşı işlenen suçlardan dolayı İttihat ve Terakki yönetimi döneminde kurulan mahkemeler 1397 kişiyi idam dahil çeşitli cezalara çarptırdı. Bunlardan 6’sı Şebinkarahisar’da hüküm giydi. Suşehri Kaymakamı ile ilgili 1915 tarihli  bir telgraf, yapılan bu uygulamayı ortaya koyan bir belgedir.
               

Kaynaklar: 1- Arşiv Belgeleri İle Ermeni Faaliyetleri, Genel Kurmay Başkanlığı, Ankara, 2005
                    2- http://www.devletarsivleri.gov.tr
                  3- Adil Yargı Mı? Gündüz Aktan,  Emekli Büyükelçi14 Nisan 2005 - Radikal
                  4-  Ermenilerin Suriye’ye Nakli :  Sürgün Mü, Soykırım Mı ? Yusuf Halaçoğlu, Ankara 2005


Milletvekillerimiz


                                    ŞEBİNKARAHİSAR’IN MİLLETVEKİLLERİ
                                                                                   
             Liva/sancak ve il olduğu için Şebinkarahisar’ın, Tanzimat döneminde Osmanlı’da faaliyete geçen Meclis-i Mebusan’da, Erzurum Kongresinde ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsilcileri oldu. 1933 yılında ilçe yapıldığında, Şebinkarahisar milletvekilleri bağlandığı ilin milletvekilleri olarak görevlerine devam ettiler. Şebinkarahisar’ın Giresun’a bağlandığından bu yana, Giresun’dan milletvekili seçilen Şebinkarahisar’lı sayısı bir elin parmaklarından az. 1946’dan sonra geçen 60 yıl içinde, İsmail Sabuncu, Mustafa Hemiş, Hidayet İpek birer dönem ve Vamık Tekin iki dönem Giresun’dan milletvekili seçilebildi.
            Şebinkarahisar, Giresun’un ilçesi olarak Mecliste milletvekili bulundurmamanın sancılarını yıllardır çekiyor. Giresun Milletvekilleri yıllardır Şebinkarahisar’a üvey evlat muamelesi yapıyor.
            Osmanlı Meclis-i Mebusanı, Erzurum Kongresi ve il olduğu dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde görev yapan temsilciler ve milletvekilleri şunlar.  

                     OSMANLI MECLİS’İ MEBUSAN MİLLETVEKİLLERİ
ADI                                                 BAĞLI OLDUĞU GRUP      GÖREV YAPTIĞI DÖNEM
Tingiloğlu Ömer Feyzi Efendi         Liberal                                     1908- Nisan 1912
Serdarzade Mustafa Efendi              Bağımsız                                 1908- Nisan 1912

Kurtzade Zihni Efendi                     Bağımsız                                  Nisan 1912- Ağustos 1912
Kovanoğlu Yanko Efendi                      ”                                         Nisan 1912- Ağustos 1912
Serdarzade Mustafa Efendi             Bağımsız                                   Nisan 1912- Ağustos 1912
Tingiloğlu Ömer Feyzi Efendi        Liberal                                      Nisan 1912- Ağustos 1912

Kurtzade Zihni Efendi                     Bağımsız                                  1914-1918
Kafafzade Mehmet Vasfi Efendi (Seçer)                                         1914-1918  
Ali Muammer Raşit (Sevig)            Bağımsız                                  1914-1918
Tingiloğlu Ömer Feyzi Efendi        Liberal                                      1914-1918

Fazıl Efendi                                                                                       Ocak 1920-Mart 1920
         
                                           ERZURUM KONGRESİ TEMSİLCİLERİ
  KAZALAR                           ADI                                                                          MESLEĞİ           
Karahisar-ı Şarki                   Mumcuoğlu Cemil Bey (Şencan)                            Doktor
Suşehri                                  Çeçenzade İsmail Hakkı Efendi
Alucra                                   Payaszade Hacı Hüseyin Hüsnü Efendi (Özdemir) 
                                                                                                                    Eski Belediye Reisi
Koyluhisar                            Çadırcızade Ali Bey
Mesudiye                              Serdarzade Mehmed Mustafa Efendi                        Eski Mebus  

                                TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ MİLLETVEKİLLERİ
                                                      1. DÖNEM (23.04.1920 - 11.08.1923)
ADI SOYADI
DOĞUM YERİ
MESLEĞİ
Ali Sururi Tönük
Şebinkarahisar (1888 - 1926)
Müderris, Dava vekili
Mehmet Vasfi Seçer
Şebinkarahisar (1863 - 1932)
Hukukçu
Memduh Necdet Erbek
İstanbul (1890 - 1957)
Mesudiye Jandarma Komutanı
Mesut Benli
Hopa (1888 - 1937)
Suşehri Kaymakamı
Mustafa Atay
Mesudiye (1861 - 1925)
Hukukçu

                                                       2. DÖNEM (11.08.1923 - 26.06.1927)
Ali Sururi Tönük
Şebinkarahisar (1888 - 1926)
Müderris, Dava vekili
Ali Rıza
Erzurum (1861 - 1930)
İdareci
İsmail Sabuncu
Şebinkarahisar (1891 - 1951)
Tüccar
Mehmet Emin Yurdakul
İstanbul (1869 - 1944)
Edebiyatçı, şair

                                                       3. DÖNEM (01.11.1927 - 26.03.1931)
İsmail Sabuncu
Şebinkarahisar (1891 - 1951)
Tüccar
Mehmet Emin Yurdakul
İstanbul (1869 - 1944)
Edebiyatçı, şair
Tevfik Yücel
Şebinkarahisar (1880 - 1942)
Tüccar

                                                       4. DÖNEM (04.05.1931 - 23.12.1935)
Sadri Maksudi Arsal
Kazan (1881- 1957)
Hukuk Prof.
Vasfi Reşit Sevig
Menahe (1887 - 1971)
Avukat
İsmail Sabuncu
Şebinkarahisar (1891 - 1951)
Tüccar




                        Osmanlı Meclis-i Mebusanı’nda uzun dönem bulunan milletvekili Ömer Feyzi Efendi, Cumhuriyet döneminde “Yüzellilikler” içerisinde yer alarak hükümet tarafından yurt dışına sürüldü.
            Yüzellilikler, Türkiye Cumhuriyeti'nden Kurtuluş Savaşı sonrası sürgün edilen insanlara verilen addır. 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması, Türkiye Cumhuriyeti hükümetine Kurtuluş Savaşı sırasında İtilaf Devletleri'yle ya da İstanbul hükümetleriyle işbirliği yapmış 150 kişiyi af kapsamı dışında tutma, bunların Türkiye'ye girmesini ya da Türkiye'de oturmasını yasaklama hakkını tanıyordu. Türkiye sınırları dışına çıkarılmaları kararlaştırılan Yüzellilikler, 28 Mayıs 1927'de kabul edilen bir yasa ile yurttaşlıktan da çıkarıldılar. Türkiye sınırları içinde mülk edinme ve miras devretme hakları da ellerinden alındı. 29 Haziran 1938'de kabul edilen Af Kanunu ile Yüzellilikler de bağışlandı. Ama bu kişilere eski memuriyetlerinden dolayı emeklilik bağlanmaması ve sekiz yıl süre ile kamu hizmetine girememeleri öngörüldü. Ayrıca, gerekli görülürse yurttaşlıktan yine çıkarılabileceklerdi. Af Kanunu'ndan sonra Yüzellilikler'in bir bölümü Türkiye'ye döndü  
Meclis-i Mebusan Milletvekili Tingiloğlu Ömer Feyzi efendi

            Birinci Mecliste, Şebinkarahisar Milletvekili olarak bulunan  1888’de doğan Ali Sururi Tönük, 32 yaşında milletvekili oldu. Rüştiye mezunu olan Ali Sururi Efendi bir süre dava vekilliği yaptı. 2. Dönemde de TBMM Şebinkarahisar Milletvekili olan  ve TBMM Başkanvekilliği görevinde bulunan Ali Sururi Tönük, 30.09.1926 tarihinde Alucra’ya giderken Toplukonak köyü yakınlarında, şu anda Karayolları tarafından çeşme yapılmış bulunan adına “Sururi Bey Yokuşu” adı verilen yerde geçirdiği trafik kazasında yaşamını yitirdi.
TBMM 1. ve 2. Dönem Milletvekili Ali Sururi Tönük
            Yine Birinci Meclis’te bulunan milletvekillerinden, Mustafa Atay, 8 Temmuz 1920'de, Saltanat ve Hilâfet makamını ilgilendiren bütün anayasal işlerin BMM'ne ait olduğuna ilişkin geçici bir kanun teklifi verdi. Teklifin gerekçesinde, özetle, "Padişahın tutsak olması nedeniyle, zorunluluk gereği Anadolu'da geçici bir hükümet kurulmuştur. Ülkenin eski yasalara göre yönetilmesi artık olanak dışıdır. Ve ayrıca Hilâfet ve Saltanatın bıraktığı boşluğu ulus işleriyle doldurmalı, Meclisin açılışından itibaren yapılan işleri bir yasaya bağlamalıdır" deniyordu. Böylece, öteden beri Saltanat ve Hilâfetle ilgili söylene gelenler yasal bir çerçeveye oturtulmuş oldu.
Meclis-i Mebusan ve TBMM 1. Dönem Milletvekili Mustafa Serdaroğlu
            Bu arada, tasarının ikinci maddesi üzerinde tartışmalar sürerken. Menteşe mebusu Tevfik Rüştü (Aras)'nün, "Bizde hilâfet ruhbaniyet demek değildir. Burada (Hilâfeti) gözden çıkarmakla genel anlayışa bir ayrılık sokmuş oluyoruz" sözü üzerine, Şebinkarahisar Milletvekili Mehmet Vasfi Seçer, “Hilâfet bir manevî emirdir” demişti ve bunun üzerine Hilâfetin maddî emir mi, yoksa manevî emir mi olduğu tartışılmıştı
            Mustafa Atay, Mesudiye’nin Şebinkarahisar’dan alınarak Ordu’ya bağlanmasına da karşı çıktı. Birinci Meclis’in 30 Kasım 1920 tarihli oturumunda o tarihte ilçe olan Ordu ve Giresun’un il yapılmasına ilişkin yasa tasarısının görüşülmesi sırasında Mesudiye’nin Şebinkarahisar’dan alınarak Ordu’ya bağlanması da önerilince, Mesudiye Jandarma Komutanı iken Şebinkarahisar Milletvekili seçilen Memduh Necdet Erberk öneriye destek verirken, Mustafa Atay, öneriye kuvvetle karşı çıktı ve yaptığı konuşma ile Mesudiye’nin Şebinkarahisar’dan ayrılarak Ordu’ya bağlanmasını engellemeyi başardı.
TBMM 1. Dönem Milletvekili Memduh Necdet Erberk
            Birinci Meclisin ilk işlerinden  birisi olumsuz propagandaya karşı önlem almak, Anadolu Ajansını kurmak olmuştu. Osmanlı Devletinin, dağılma döneminde, bu süreci hızlandırmak ve topraklarını paylaşmak için Batı ülkelerinde yapılan faaliyetlerden biri de Osmanlı Devletinin aleyhinde yapılan propagandalardı. Bu dönemde çok  güçlü bir anti -Türk kampanya ve iftiralar batı basınına hakim durumdaydı. Bunun karşısında çok güçlü tanıtım ve propaganda ile durulabileceğini gören Millî Mücadeleci kadro ve Mustafa Kemal Paşa (Atatürk), Anadolu Ajansı, Basın Yayın Genel Müdürlüğü, Diyanet İşleri Başkanlığı ve din adamları gibi propaganda kabiliyeti bulunan her çeşit kişi ve kurumu harekete geçirdi. Ajans işine paralel olarak yürütülen diğer bir  çalışma da İrşat Encümeni’nin kurulması idi. TBMM yeni  teşkilâtlanırken düşünülen komisyonlardan biri İrşat Encümeni oldu. Bursa Mebusu Şeyh Servet Efendinin bir İrşat Encümeni kurulması için verdiği teklif doğrultusunda Nisan 1920’de bu konu Mecliste tartışıldı, İrşat Encümeni kuruldu. Suşehri Kaymakamı iken Şebinkarahisar Milletvekili seçilen Mesut Benli de encümende yer aldı. Bu Encümen birçok yasayı hazırladı teşkilâtlanmaları plânladı.
TBMM 1. Dönem Milletvekili Mesut Benli
               1913 yılında, Meclis-i Mebusan’da, Şebinkarahisar’ı (Karahisar-ı Şarki’yi) temsil eden Muammer Raşit Seviğ 1885 yılında Yemen’de doğdu. 1913 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk fakültesi’ne öğretim üyesi olarak atanan Muammer Raşit Seviğ Beyrut ve Şam Üniversitelerinde de görev yaptı. 1930 yılında İstanbul Üniversitesi rektörlüğü de yapan Muammer Raşit Seviğ, 1973 yılında İstanbul’da öldü.
            2. Mecliste iki dönem Şebinkarahisar Milletvekili olarak bulunan Şair edebiyetçı, Mehmet Emin Yurdakul’un, Cumhuriyetin ilanı ile ilgili yasa teklifinin altında imzası bulunuyor.. 29 Ekim günü önce Halk Fırkası grubunda, daha sonra da Meclis Genel Kurulu’nda görüşülerek kabul edilen bu tasarı ile birlikte,  Milletvekili Mehmet Emin Yurdakul, tarafından da imzalanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne verilen cumhuriyetin ilan yönündeki önergenin de Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilmesiyle, cumhuriyet resmen kabul ve ilan edildi. Milletvekili Mehmet Emin Yurdakul görüşmeler esnasında, "On dört asır evvel Peygamber Muhammet'in Mekke duvarlarında kurduğu hükûmeti bugün de Türk Milleti Ankara'ya kurmuştur... Ben bu ihtiyar arkadaşınız bu hükümetin hak ve adalet güneşinin büyük ve küçük bütün caniplere zayıf ve kuvvetli bütün alınlara mütesaviyen nurunu saçmasını isterim. Ve bu duamın kanatları altında Cumhuriyetin ruhu önünde tazimen kıyam ederek üç kere 'Yaşasın Cumhuriyet' diye hükümetimiz, taziz etmelerini muhterem arkadaşlardan temenni eylerim" şeklinde konuştu. Mehmet Emin Yurdakul’un Şebinkarahisar ile ilgi duyguları Şebinkarahisar ile ilgili kitap ve internet sitelerinde okumak mümkün.
            3. Dönem Milletvekillerinden Tevfik Yücel (Küçükoğlu) 1879 yılında Şebinkarahisar’da doğdu. Aslen tüccar olan Tevfik Yücel (Küçükoğlu), Meclis’e verdiği “Tercümeihal Kağıdı”na göre, Müdafai Hukuk Milliye Cemiyetine üye olarak köy teşkilatlanmasını gerçekleştirdi. 1926 yılında İl Genel meclisi üyesi seçildi. Kızılay (Hilal-ı Ahmer) ve Himaye-i Eftal, Ticaret Odası, Teyyare Cemiyeti, Türk Ocağı kurucu ve yöneticiliği, CHP İl Başkanlığı yaptı.
3. Dönem TBMM Milletvekilleri (İsmail Sabuncu, Tevfik Yücel,  Mehmet Emin Yurdakul)
            TBMM 4. Dönem Şebinkarahisar Milletvekili Sadri Maksudi Arsal, 1880 yılında Rusya Kazan’da doğdu. Rusya ve Fransa’da öğrenim gördükten sonra bir süre Rusya Meclisi Duma’da Kazan temsilcisi olarak bulundu. İdil-Ural Özerk Devleti Başkanlığı da yapan Sadri Maksudi Arsal, 1925 yılında Hükümetin çağrısı ile Türkiye’ye geldi. Ankara Hukuk Fakültesi Öğretim üyeliği yapan Sadri Maksudi Arsal, Türk Tarih Kurumu kurucuları arasında yer aldı. Türkiye’de Türkçülüğün temelini atanlar arasında ilk sıralardadır. Şebinkarahisar, bu milletvekilinin görev yaptığı dönemde ilçe haline getirildi. Şebinkarahisar’ın ilçe yapıldığı yasanın meclis görüşmelerinde tasarıya karşı çıkmadığı dikkat çekti.
            TBMM 4. Dönem Şebinkarahisar Milletvekili, aynı zamanda 1915 Ermeni Ayaklanması esnasında, ayaklanmayı bastırmak için Şebinkarahisar’a gelen birliğin komutanı olarak görev yapmış bulunan, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeliği de yapan  Vasfi Reşit Seviğ de Şebinkarahisar’ın ilçe yapıldığı yasanın meclis görüşmelerinde tasarıya karşı çıkmadı.
            Uzun dönem Şebinkarahisar’ı ve Giresun’u, TBMM’de temsil etmiş bulunan İsmail Sabuncu 1891 yılında Karahisar-ı Şarki de doğdu. Hukuk eğitimi aldı ve ticaret alanında faaliyette bulundu. 1933 yılında Şebinkarahisar’ın ilçe yapıldığı yasanın meclis görüşmelerinde, yaptığı konuşma ve verdiği teklifle, tasarıya karşı çıkmasına rağmen Şebinkarahisar ilçe olmaktan kurtulamadı.

                        Bu arada Şebinkarahisar ile ilgili yayınlarda yer almayan bir bilgiyi de sunalım. Erzurum Kongresinde Alucra’yı, Şebinkarahisar Belediye Eski Başkanlarından Hüsnü Özdemir (Payaszade Hacı Hüseyin Hüsnü Efendi, nam-ı diğer Kara Hüsnü) temsil etti.  Karahisar-ı Şarki nahiye müdürlüğü de yapan Hüsnü Özdemir 19 temmuz 1919 tarihinde Alucra temsilcisi seçilerek, 26 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’ne katıldı. Mayıs 1920’de de Karahisar Müdafa-i Hukuk Cemiyeti’nin başkan vekili olarak görev yaptı.

KAYNAKLAR:  (1. Bölüm)
                            1- Yurt Ansiklopedisi, C. 5, Ankara 1982
                            2- Ali Özdemir-Hasan Özhan, Şebinkarahisar, Ankara 1983
                            3- Hasan Tahsin Okutan, Şebinkarahisar, Giresun 1938
                            4- http://tr.wikipedia.org
                             5- http://mevhibegulkeskin.tripod.com
                            6- Dr. M. Derviş Kılınçkaya, Milli Mücâdele’de Kongreler  ve İttihatçılık
                                Sorunu,
KAYNAKLAR:  (2. Bölüm)
                             1- http://www.forumuz.biz/ihanet_ve_surgun_150likler-211769t.html
                           2- http://www.atam.gov.tr/index.php?Page=DergiIcerik&IcerikNo=151
                            3- Milli Mücadele’de ve Cumhuriyetin İlk Dönemlerinde Propaganda ve
                               Tanıtım Çalışmaları, Yrd. Doç. Dr. Fahri Sakal, Atatürk Araştırma
                                Merkezi Dergisi, Sayı 55, Cilt: XIX, Mart 2003
                            4- Mesudiye, Mithat Baş, İstanbul 1982
                             5- Şebinkarahisar, Hasan Tahsin Okutan, Giresun 1944
                            6- Yurt Ansiklopedisi, Giresun Maddesi, 5. Cilt İstanbul 1982
                            7- http://tr.wikipedia.org
                            8-Birinci TBMM’de Hilafet ve Saltanat Meselesi Üzerine Bazı Notlar
                              Yrd. Doç. Dr. Mustafa Oral  Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 57,                
                              Cilt: XIX, Kasım 2003
KAYNAKLAR: (3. Bölüm)
                            1- Yurt Ansiklopedisi, C. 5, Ankara 1982
                           2-Atatürk ve 75. Yılında Cumhuriyet, Dr. Cengiz Dönmez,  Atatürk 
                               Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 42, Cilt: XIV, Kasım 1998, Türkiye 
                               Cumhuriyeti'nin 75. Yılı Özel Sayısı
                            3- Türkiye Cumhuriyeti Tarihinde Cumhuriyetin İlanı ve Tarihi Önemi
                                Mukaddes Arslan, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 57, Cilt: XIX,
                                Kasım 2003
                            4- Milli Mücadele ve Erzurum Kongresinde Giresun Delegeleri, Cavit Akın,
                                 Giresun Tarihi Sempozyumu, 24-25 Mayıs 1996

Bu yazı üç ayrı yazı olarak Ağustos 2008'de Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde yayınlanmıştır.