28 Şubat 2013 Perşembe

İdari Bağlılık


                           ŞEBİNKARAHİSAR’IN “VİLAYETLERİ”
                                                                                                                          
                Şebinkarahisar tarih boyunca, değişik vilayetlere bağlandı. Türkiye Cumhuriyeti dışında her dönemde de önemli bir merkez oldu.
                Hititler döneminde (İÖ 1900-1200) Anadolu Konfedarasyonu içinde yer alan Şebinkarahisar’ın vergileri Amasya (Amasit) üzerinden Hitit’lerin başkenti olan Boğazköy’e gitmekteydi
                Şebinkarahisar, Pers Satraplığı (İÖ 533-333), Pontus Krallığı (İÖ 301-26) ve Roma İmparatorluğu dönemlerinde, Amasya Vilayeti’ne bağlı olarak imparatorlukların idari taksimatı içinde yerini aldı.. İS 395 yılında Roma İmpartoluğu’nda “Armenyak” adı verilen Amasya  Vilayeti’ne  bağlı 11 kentten birisi Şebinkarahisar (Colonia) idi.
                Bizans İmparatorluğu da bu idari yapıyı başlangıçta devam ettirdi. Zaman zaman idari örgütlenmede değişiklikler yapıldı ve buna bağlı olarak Koloneia’nın bağlılığı değişti. 10. Yüzyılda yapılan değişiklikte Şebinkarahisar, Koloneia Theması olarak yeniden örgütlendi  ayrı bir thema/askeri valilik haline getirildi.
                Koloneia şehri, Bizans döneminde imparatorluğun kuzey kısmındaki kalelerin en önemlisi ve Koloneia Theması’nın en önemli şehri niteliğini kazandı. Themanın valisi kral naibinin bütün iktidarını yürütmekteydi. Egemenlik alanı içinde kendisini bizzat seçerek tayin eden İmparatoru temsil ediyordu.
                Şelçukluların Anadolu’yu fethine denk gelen zamanlarda, Koloneia theması (Şebinkarahisar), Gümüşhane, Ordu ve Giresun çevresini kapsıyordu.
MS 950'de Bizans İmparatorluğunu İdari Bölünüşü (Thema'lar) (Kaynak wikipedia)

                Selçuklular Bizans İmparatorluğunun idari bölünüşünü ve yapısını korudular. Selçuklu ülkesindeki 42 idari birimden birisi de “Karahisar-ı Kögoniye” idi ve vilayet olarak örgütlenmişti. Vilayetin üzerinde ise “Subaşılık” örgütlenmesi vardı. Vilayet, Subaşılığın alt birimi olarak varlığını ve etkisini Osmanlılarda 15. yy sonlarına kadar devam ettirdi.
                Anadolu Selçukluları 13. yy’da birlik kurduklarında Anadolu’yu 30 eyalete ayırdı. Bu eyaletlerin birisi de Keygune (Şebinkarahisar) idi.
                Anadolu Selçuklularının dağılmasından sonra ise Şebinkarahisar’da bulunan beyler egemenliklerini ilan etmiş iseler de etkili olamadılar ve Şebinkarahisar sürekli olarak diğer beylikler/devletler arasında el değiştirdi
                Osmanlı İmparatorluğu döneminde ise, Şebinkarahisar Osmanlı İmparatorluğu topraklarına katıldığı 1473 yılından 1515 yılına kadar Amasya vilayetine bağlı kaldı.
                Fatih Sultan Mehmet, Karahisar-ı Şarki’yi aldığında, kasaba bir grup gayrimüslim ve kalesinde Müslüman askerlerin yaşadığı yerdi. 1485 tarihli tahrir defterine göre, Emlak, Kösi, Alucara ve Tuzeri, Mentefle, Güdül, Gavezit, Gezenger,Mindavel, Kovana, Serin, Menkufe, Eliği, Suşehri ve Akşehirabad, Karahisar-ı Şarki’ye  bağlı nahiyelerdir.
                1514 sonbaharında Yavuz Sultan Selim’in kanunu ile önce Bayburt ve birkaç hafta sonra Karahisar-ı Şarki, sancağı kuruldu. Her iki sancak da Emir-i Ahur Bıyıklı Mehmet Bey’e verildi.
                Karahisar’ı Şarki Sancağı, 1515 yılında yeni kurulan Erzincan eyaletine bağlandı.           
                Osmanlı Devleti’nin ilk yüzyılında genelde bütün Anadolu toprakları, özelde ise Amasya, Tokat ve Sivas bölgeleri için Rum tabiri kullanıldı. 1413 yılında Anadolu ve Rumeli Beylerbeyliği’nin yanı sıra üçüncü bir idarî birim olarak Rum Beylerbeyliği kuruldu. İlk zamanlarda Tokat, Sivas ve Amasya bölgelerinin birleşmesinden meydana gelen Rum Eyaleti’ne II. Murad’ın son zamanlarında Canik ve Çorum, daha sonra da Karahisar-ı Şarkî bölgesi katıldı. 1413-1520 yılları arasında Rum Eyaleti’nin merkezi, bazen Şehzade Sancağı Amasya, bazen de Tokat oldu. 1520 yılında eyalet merkezi Sivas’a taşındı ve bu tarihten itibaren Rum beylerbeyleri Sivas’ta oturmaya başladılar.
                Fatma  Acun’a göre, fetih yıllarının ardından geçen uzun süre sonunda, XVI. yüzyılın ilk yarısında (1520-1523) bölgede, klâsik Osmanlı idare düzeni olan kaza sisteminin kurulduğu görülmektedir. İlgili tahrirde bölge, "Kazâ'-ı Karahisar-ı Şarkî" başlığı altında kaydedilmiştir. "Hâshâ'-i Mirlivâ-i Karahisar-ı Şarkî" kaydı da, bölgenin tamamının "livâ" olarak düzenlendiğini göstermektedir. Bu dönemde bölge halen Rum Eyaleti'ne bağlı bulunmaktadır. Bu dönemdeki Karahisar-ı Şarki,  “idarî-askerî şehir”dir.
                1534 yılında, Karahisar-ı Şarki, merkezi Sivas olan Rum Eyaleti’ne (Beğlerbeğliğine) bağlı idi.
                Kanuni Sultan Süleyman, onarılıp imar edilmesi  için altmış yıldan beri harap ve boşalmış durumda olan Erzurum’u eyalet haline getirdi ve kendisine teslim olan Safavilerin İsfahan beylerbeyi Dulkadirli Şahruhoğlu Mehmet Bey’i Erzurum Valisi yaptı.
                Karahisar-ı Şarki 1535 yılında Kanuni’nin emri ile kurulan Erzurum Eyaletine (Beğlerbeyliğine) bağlanan sancaklardan birisi oldu. Bu tarihte Ordu dahi Karahisar-ı Şarki’ye bağlı idi.
                Tapu Kadastro Genel Müdürlüğünde bulunan Tahrir defterlerine göre, bu tarihlerde “Nefs-i Karahisar namı diğeri Köğoniye”nin (Karahisar-ı Şarki’nin) nahiyeleri şunlardır: Şiryan, Mantaval, Elbeği, Alucra ve Kavata ve Kevase, Melense, gevezid, Emlak, Akşehir-abad, Su-şehri, Koylu-hisar, Hasan-keriş, Aşlu, Firuz, Nayiblu, Sisorta, Şahne-çemeni, Bayramlu (Ordu), Bolaman, Çamaş, Ehtiyar, Bucak, Satılmış, ulu-beğ, Ali Bağ-ece, Şayiblü, Bedirlü, Fermude, Kabsil, Şemseddin, Ebül-hayr, Bozat, Elmalu, Kızık, İskefsir (Reşadiye), Milas (Mesudiye) ve Habsamana (Gölköy).
                Karahisar-ı Şarki, 1538 yılında, Saruhan Valisi Mustafa’nın Amasya Valiliğine gönderilmesinden sonra Sivas’tan ayrılarak ayrı bir vilayet haline getirilen Amasya’ya bağlandı. 1548 yılında da Ordu, Karahisar-ı Şarki’ye bağlı idi.
                1553 tarihine kadar Amasya vilayetine bağlı kalan Şebinkarahisar, 1553 tarihinde Amasya vilayetinden alınarak Erzurum'a bağlandı. 1831 yılında Erzurum Eyaleti’nin sancaklarından birisi de Karahisar-ı Şarki idi.
                1846  ve 1860 tarihli Devlet Salnamelerine göre Karahisar-ı Şarki Sancağı Trabzon’a bağlıdır ve Ordu ile Giresun da Karahisar-ı Şarki’nin kazasıdır.
                1857 tarihli Devlet Salnamesine göre, “Eyalet-i Trabzon”a bağlı “Liva-ı Karahisar-ı Şarki”nin kazaları ise şunlardır. Karahisar-ı Şabin, Nevahi-i Yakacık ve Akşehir-abad ve Tamzara, Nahiye-i Suşehri, Koylıhisar, İskefsir, Milas, Sisorta mea Naiblu, Ulucra mea Manzaval, Ma’dini Erbaa, Kırık
                1865 yılında Şebinkarahisar Trabzon'dan alınarak 1854 yılındaki düzenleme ile kurulan Sivas'a bağlandı.
                 1867 Sivas Vilayet Salnamesi’ne göre, Karahisar-ı Şarki sancağı, Sivas Vilayeti’ne bağlıdır. 1877 tarihli Devlet Salnamesine göre de Giresun, Karahisar-ı Şarki’nin bir kazası olarak Sivas Vilayetinin bir kazasıdır.


  KAYNAKLAR                       :1- Büyük Türkiye Tarihi, Yılmaz Öztuna, İstanbul 1983
                                                2- Yurt Ansiklopedisi, İstanbul  1982
                                                3- Anadolu’nun Tarihi Coğrafyasına Giriş, Prof. Dr. Tuncer Baykara,
                                                    Ankara 1988
                                                4- Osmanlıların Kafkas Ellerini Fethi, M. Fahrettin Kırzıoğlu, Ankara 1976
                                                5- Trabzon Tarihi, Mahmut Goloğlu, Ankara 1975
                                                6- İlk Müslüman Türk Devletleri, M. Çağatay Uluçay, İstanbul 1977
                                                7- Şebinkarahisar, Ali Özdemir-Hasan Özhan, 1983
                                                8- Osmanlı Döneminde Anadolu Şehirlerinin Gelişmesinde Devletin Rolü:
                                                    Karahisar  Örneği, Fatma Acun, Belleten, Cilt: LXV, Sayı: 242, Nisan
                                                     2001
                                                9- Tokat Voyvodalığı (1774-1842) , Yrd. Doç. Dr.  Mehmet Beşirli,
                                                    Belleten, Cilt LXIX,  Nisan 2005, Sayı 254

Bu yazı 2009 yılı içinde Yeni Şebinkarahisar Gazetesi'nde yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder