Yabancı Seyahatnamelerde Şebinkarahisar V
FRANSIZ DOĞA BİLİMCİ-DİPLOMAT VİCTOR
FONTANİER’İN GÖZÜNDEN ŞEBİNKARAHİSAR
Giriş
Bu çalışmada, Fransa’nın Trabzon konsolosluğu görevinde de bulunan, Fransız doğa bilimci, yazar, seyyah ve diplomat Victor Fontanier’in anlatımlarına yer verilecektir.
Victor
Fontanier
Victor Fontanier 1796’da doğmuştur.
Eczacılık okumuş ve 1819'da Paris'teki Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nde
doğa bilimci yardımcısı olarak çalışmaya başlamıştır. 1821'de Fransız
Büyükelçiliğine bağlı bir doğa bilimci olarak İstanbul’a gönderilmiştir. Osmanlı'ya
gönderildiğinde coğrafya ve doğa bilimlerinden çok politikayla ilgilenmeye
başlamıştır. (wikipedia) 1822 ve 1829 yılları arasında Fransız hükümetinin
emriyle Doğu’da ilk seyahatini gerçekleştirmiş, 1830 Yılında Fransa’nın Trabzon
Konsolosluğunu tekrar hayata geçirmek için görevlendirilmiştir. Kendi beyanı ile “tarihin yazabileceği en
büyük darbe, yeniçerilerin yıkılması sırasında Türkiye'nin ortasındadır”. (Fontanier 1829) Yeniçeri Ocağı 21 Haziran
1826 tarihinde kaldırılmıştır. Victor Fontanier ise 12 Haziran 1826’da Gürcistan’dan
Trabzon’a gelmiş, 6 Temmuz’da Erzurum’a hareket etmiştir. Trabzon konsolosluğu görevinde
doğuya yeni seyahatler yapmıştır. (Yılmaz 2014). Daha sonra değişik yerlerde
konsolos veya konsolos yardımcısı olarak görev yapmış ve geziler
gerçekleştirmiştir. 1857’de son görev yeri olan İtalya’da ölmüştür. (Saylan
2015)
Victor
Fontanier, gezilerini kaleme almış ve yayınlamıştır. Sadece doğa bilimi değil
coğrafya ve jeoloji bilgilerinin de yer aldığı ilk seyahat notları, 1829
yılında “Voyages en Orient, entrepris par ordre du gouvernement français de
l'année 1821 à l'année 1829” adı ile Paris’te yayınlanmıştır.
Victor
Fontanier, ilk seyahatinde Trabzon’daki veba hastalığı nedeniyle Sinop’a ve
oradan Erzurum’a gitmek istemiş, istediği şartlarda kayıkçı bulamayınca da bir kervana katılarak karayolu ile Erzurum’a geçmiştir.
(Fontanier 1829, Yılmaz 2014) Erzurum’da bir ay kalan Victor Fontanier, veba hastalığı
ve bölgedeki gerginlikler nedeniyle, (wikipedia) az kullanılan bir yol olan Sivas
üzerinden İstanbul’a gitmek için yola çıkmış ve 1826 yılı Ağustos ayı sonunda
Şebinkarahisar’dan geçmiştir. (Fontanier 1829)
Victor Fontanier, yola çıkarken Ali Ağa isimli bir kervancı ile anlaşmış, “…birlikte yolculuk yaptığı kervan reisinin doğrudan bağımlılığına kapılmamak…” ve uygun gördüğünde durabilmek için, biri kendisine, diğeri ise hizmetinde olan bir Ermeni hizmetçiye iki de at satın almıştır. Kendilerine ayrıca bir Gürcü grup katılmıştır. (Fontanier 1829)
Kelkit’ten
Karahisar’a
Erzurum-Bayburt-Kelkit-Şiran-Karahisar
güzergahını izleyen Victor Fontanier, yol boyunca coğrafyaya yönelik ve jeolojik
gözlemler yapmış, notlar almış ve numuneler toplamıştır. Örneğin Çiftlik (Kelkit)’ten
çıktıktan sonra diyorit, mikalı şist; ve çok sayıda volkanik ürün bulmuştur.
“…Çiftlik
ovasının ardından, kalkerin diyorit ile dönüşümlü olarak değiştiği çok daha
küçük bir başka ova gelir. Çiftlik'ten iki saat uzaklıkta bulunan bu vadi,
yazın kuruyan bir dereyle kesişir; oradan ayrılırken zirvesi çalılar ve
çamlarla kaplı kireçtaşı bir dağa tırmanıyorsunuz. O zaman artık diyorit
görmüyoruz, ancak kalker sarımsı, orta taneli. Sağda ve solda, çevresi iyi
işlenmiş ve konumu çok hoş olan köyler görülüyor; onlardan birine gittiğimde,
kireçtaşının üzerine midye konmuş kabuklu kumtaşı buldum. Yerin durumu, suyun
bolluğu, orada oldukça önemli kalıntılar bulma ümidimi verdi; ” (Fontanier 1826)
Kitabında Bayburt-Karahisar, Karahisar-Sivas ve Karahisar-İstanbul arası jeolojik kesitleri içeren çizimlere de yer vermiştir. Bu çizimlerde bulunan işaret tablosu (lejant) kireçtaşı mermer, granit, pektinit (deniz kabuğu fosili), kireçtaşı, alçıtaşı, porfir ve silisli kumtaşı gibi mineralleri göstermektedir. (Bienal 2021).
Jeolojik Kesit 1 (Fontanier 1829)
Hasat
Zamanı
“…Karahisar'a
varmadan yaklaşık dört fersah (Fersah, 12.000 adıma veya 1 saatlik yola denk
geldiği kabul edilen eski ölçü birimidir. Denizcilikte kullanılan, eski Türk
gemicilerinin kullandığı fakat günümüzde kullanılmayan 3 deniz
miline eşit uzaklık birimi. Yaklaşık olarak
5.556 metreye eşittir.- wikipedia) önce, birkaç köyle dolu büyüleyici
bir vadiden geçilir; sağda ve solda, bir zeminin dalgalanmalarıyla ani
biçimleriyle en yüksek kontrastla kesilmiş devasa kayalar. Küçük höyükler ve en
güzel bitki örtüsü ile kaplı. Ağustos ayının sonunda ve hasat zamanındaydık;
bütün köylüler buğdayı biçmek için dışarı çıkmıştı ve sıradan zamanlarda
yalnızlık ve korkunun hüküm sürdüğü bir ülkenin yüzeyine yayılan bu hareket ve
bu aktiviteyi görmek hoş bir manzaraydı. Kadınlar erkekler gibi çalışıyordu. Hepsi,
bu ülkelerde çok olağan bir süsleme olan ve başka yerlerde fazla lüks görünecek
olan ipek elbiseler giyiyorlardı. Türk fabrikalarının ipekleri çok ucuza temin
edebildiği doğrudur; bir elbisenin satın alınması için gerekli miktar yirmi
frankı pek geçmez. Pamuklu ipek dokuma geleneği kumaşın direncine katkıda
bulunur mu bilmiyorum; Yine de çoğu sakin, kıyafetlerini en az bir yıl boyunca
her gün değiştirmeden giyer. Ana fabrikalar Halep ve Bursa'da kurulu; aynı
zamanda imparatorluğun diğer birçok yerinde de yapılırlar…” (Fontanier 1826)
Victor Fontanier’e göre, “sıradan zamanlarda” ülkede yalnızlık ve korku hakimdir. Hasat zamanında ise kadınlar dahi, üstelik ipek elbiseleri ile tarlada çalışmaktadır. Ülke sakinleri elbiselerini bir yıl boyunca ve her gün değiştirmeden giymektedirler. 1822 yılından itibaren Türkiye’de inceleme gezileri yapan Victor Fontanier’in 1826 yılında Karahisar yolundaki bu tespitleri ilginçtir.
Bağlar
“…Karahisar'dan
iki saat önce, bu şehrin bahçelerinin üzerinde yükselen bir dağa tırmanmak
gerekiyor. Bahçelere inişten daha dik ve uzun bir tırmanış nadiren gördüm; … Karahisar
nehri, tahta bir köprü ile geçilmektedir; sonra orada yaşayanlara ait güzel
çeşmeler, bahçeler ve kır evleri bulunur. Bu bahçelerin çoğunda asma
yetiştirilir; onlar ayrıca Avrupa'nın meyvelerini de sunuyorlar ve biz orada
olgunlaşmış şeftalileri satın alabildik, dağlarda ise hala sadece hasat
yapıyorlardı. Ancak şehre ulaşmak için, tepesinde kurulmuş olan başka bir dağa
tırmanmak gerekiyordu; Hatta uzun bir yarıştan yorulan atlarımızı biraz
dinlendirmek için birkaç kez durmak zorunda kaldık…”
Seyyahın tırmandığı dağ, iniş ve dik ve uzun tırmanış yaptığı güzergah, Erzurum - Karahisar Yolu’nun Turpçu-Hacıömer köyleri arasındaki kısmı ifade etmektedir. Anlatımda geçen “tahta bir köprü”nün, bu güzergah üzerinde bulunan ve İngiliz diplomat-yazar James Justian Morier’in de 1809 yılındaki seyahatinin anlatımında yer alan ve “kemerin ayakları çıkıntı yapan iki kayanın üzerine taştan ve üst güvertesi ahşaptan yapılmış tek kemerli ilk köprü” şeklinde tarif ettiği Köse Köprüsü olması kuvvetle muhtemeldir. Victor Fontanier’e göre bahçelerde asma ve meyve yetiştirilmektedir.
Bir
Kemirgen
Victor Fontanier, Fransız hükümeti tarafından Paris’teki Doğa Tarihi Müzesi’nde 1819’da kurulan École des Naturalistes Voyageurs’ün (Gezgin Doğabilimciler Okulu) ilk altı mezunundan birisidir. Gezgin Doğabilimciler Okulu, kolonyal mallarla daha üretken bir bağ kurmak ve yabancı doğal kaynakları keşfetmenin yanı sıra bitkiler, hayvanlar ve mineraller gibi yerel örnekleri toplamak, hazırlamak, korumak ve nakletmek için genç “natüralist yolcular” yetiştirmeyi hedeflemiştir. Victor Fontanier, bu çerçevede Doğu’ya ilk başta uzman bir seyyah olarak yerel kaynakları incelemesi için gönderilmiş (Bienal 2021) ve sadece coğrafik ve jeolojik tespitler yapmamış, gördüğü hayvanlardan da bahsetmiştir.
“…Karahisar şehrine hakim olan dağlarda birkaç kez, ancak büyük güçlükle yakalamayı başardığım bir kemirgen gördüm. Deriyi almak istedim; ama Magripliler buna karşı çıktılar ve ben de onu anlatmakla yetinmek zorunda kaldım. Yer sincabı (gelengi, çayır köpeği, kitapta souslik olarak isimlendirilmiştir.) büyüklüğündeydi; ama derisi gri olmak yerine güzel bir kırmızıydı, üzerine beyaz benekler serpiştirilmişti; kuyruğu yer sincabından daha uzun ve dolgun, kulakları yuvarlak ve kıllı, karnı beyazdı; üstte beş dişi, altta dört dişi var, alt kesici dişleri sivri, kafası yassı; bu yüzden dağ sıçanı cinsine ait olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak ayakları aynı cinsin diğer türlerinin ayakları kadar orantılı değildir. Yere kazdığı çukurlarda onlar gibi yaşar; tehlikede olduğunu düşündüğünde kendini bir kenara bırakır ve olağanüstü bir hızla oraya yerleşir; yürüyüşleri canlıdır ve büyük bir çeviklik gösterir…” (Fontanier 1826)
Bu kemirgen, üzerinde beyaz benekleri olan kırmızı bir deriye veya renge sahip, karnı beyaz, uzun ve dolgun kuyruklu, yuvarlak ve kıllı kulaklı, alt kesici dişleri sivri, yassı kafalı ve çevik bir hayvandır. Bugün böyle bir hayvanın varlığı bilinmemektedir.
Karahisar
“…Karahisar şehrinin yirmi bin kişi
içerdiği söylenir. Küçük boyutundan bu kadar çok şey içerebileceğine
inanmazdım; belki komşu köyler de dahildir. Muhammed'in soyundan gelenlerin
daha fazla olduğu bir ülke görmedim; her yerde sadece yeşil sarıklı erkeklerle
tanıştım. Ancak bu akrabalık onları ortalığı kasıp kavurmaya başlayan vebaya
karşı korumadı; gerekli alımları yaptıktan sonra kasabadan belli bir mesafeye
yerleşmeyi ve şehirle tüm iletişimi kesmeyi ihtiyatlı bulduk ... Şehir Trabzon
Paşası'na bağlı bir Müsellim tarafından yönetilmektedir; oradaki evler oldukça
kötü durumda; Ancak vali, yolcuların rahatı için çok zarif bir han yaptırmış.
Civarda, Trabzon yolu üzerinde, fabrikalarda tüketilen her şeyi çıkardıkları
şap madenleri vardır … Ayrıca işletilmeyen kurşun madenleri de vardır…”
Karahisar’ın
nüfusu söylendiğine göre yirmi bindir. Ancak Victor Fontanier buna inanmamakta
ve bu rakamın köyler ile birlikte olabileceğini ifade etmektedir. Oysa ki, Fransız
seyyah Ange de Gerdane 1807 yılında Şebinkarahisar’da 2200 ev olduğunu
söylemektedir (Gerdane, 1809). İngiliz diplomat-oryantalist Sir William
Ouseley’e göre ise 1812’de Şebinkarahisar büyük bir kasabadır (Ouseley, 1823).
Victor
Fontanier’e göre, 1826 yılında “şehir Trabzon Paşası'na bağlı bir müsellim
tarafından” yönetilmektedir. Gerçekten de, arşiv kayıtlarına ve salnamelere
göre, Karahisar 1805 yılında Trabzon Eyaleti’ne, 1836 yılında ise Erzurum eyaletine
bağlanmıştır. Karahisar 1846-1865 yılları arasında yine Trabzon Eyaleti’ne
bağlı kalmıştır. (Sezen 2017)
Victor
Fontanier ve yanındakiler, şehirde bulunan ve yolcuların rahatı için yapılan
zarif handa kalmamışlar, veba hastalığı nedeniyle kasabadan belli bir mesafeye
yerleşmiş ve şehirle tüm iletişimlerini kesmişlerdir.
Tarihte milyonlarca insanın ölümüne
neden olan veba hastalığı, bölgemizde 1805 yılında Erzurum ve Bayezid’de
görülmüş, 1807 ve 1809 yıllarında tekrar Erzurum ve Bayburt’ta ortaya
çıkmıştır. Veba, Fransız Konsolosu Dupré’nin 26 Temmuz 1811 tarihli raporuna
göre Trabzon’da günde 40 kişinin ölümüne sebep olmuştur ve Trabzon nüfusun %
10-12’si veba sebebiyle hayatını kaybettiği gibi eyaletin diğer yerlerine de
sirayet etmiştir. 1814-1815’te de etkisini devam ettiren veba, 1824 ve 1827’de
Gümüşhane’de, 1828’de Erzurum’da görülmüştür. Zaman içinde Trabzon’da sorun
olmaya devam eden veba 1830 yılında salgına dönüşmüş ve Karadeniz kıyılarını
kırıp geçirmiştir. (Aktaş 2015, Yılmaz 2017) 1828-1829 Osmanlı Rus Savaşı
esnasında veba salgın halini almıştır. Hatta, 1829 tarihli bir arşiv belgesine
göre, Anadolu’da ortaya çıkan hayvan hastalıklarından bahsedilmekte ve
Karahisar’da 300’den fazla devenin bir anda hastalanarak telef olduğu bilgisine
yer verilmektedir( BOA, HAT: 43240-D, Özcan 2010). Yine, İngiliz asker ve
seyyah James Edward Alexander, 1826 yılında Amasya ve çevresinde var olan veba
salgınının etkilerini yakından görmüş ve anılarında ayrıntılı şekilde
kaydetmiştir. Victor Fontanier ve beraberindekiler, Sivas’tan sonra gittikleri Amasya’ya
girişlerinde veba salgınından dolayı bekletilmişler, bir süre Amasya’da
konaklamışlardır (Genç 2020)
Karahisar’ın
çevresinde zaman zaman salgın şeklinde ve ancak sürekli var olan vebanın,
İstanbul-Erzurum Yolu üstünde ve menzil noktası olan Karahisar’da görülmemesi
mümkün değildir. Trabzon’dan ve Erzurum’dan veba nedeniyle ayrılan Victor
Fontanier’in anlatımından, Karahisar’da da o tarihte veba olabileceği sonucuna
ulaşılmaktadır.
Victor Fontanier, üretim yapılan şap madeni yanında işletilmeyen kurşun madenlerinin varlığından bahsetmiştir. Oysa ki, Karahisar’ın şap madeninden sonra en önemli madeni olan Licese Simli Kurşun Madeni ile ilgili ilk arşiv kaydı 1838 tarihini taşımaktadır. (Saylan 2014). Seyahatinde jeolojik ve coğrafik tespitler de yapan Victor Fontanir’in kurşun madeni ile ilgili 1826 yılındaki bu tespiti önem arzetmektedir.
(nypl.digitalcollections.95d1a99c-80e2-c2f1-e040-e00a18064f41.001.g)
Karahisar’dan
Sivas’a
Karahisar’da,
Erzurum’dan kendisini Sivas’a götürmesi için anlaştığı Ali Ağa ismindeki kervancı
acil olarak Tokat’a devam edeceğini söyleyip, Victor Fontanier’i “…dünyadaki
tüm mülkü beş katırı olan Ermeni bir katırcıya...” emanet etmiştir.
“…Bu
Ermeni, beyaz sarık takmış, Müslüman zannedilmek ve güven içinde seyahat
edebilmek için Türkçeden başka bir şey konuşmamıştır. Mokdossi olan adını
İbrahim olarak değiştirmişti; ama kollarında hacından beri kazınmış olan
Etchmiazin kilisesinin (Eçmiyazin Kilisesi,
Ermenistan'ın Eçmiyazin kentinde bulunan Ermeni
Apostolik Kilisesi'nin ana kilisesidir -wikiedia) damgasının
görülmesinden korktuğu için kollarını dikkatle ilikledi. Hıristiyanların
Türklere dönüşmelerine yollarda sıkça rastlanmaktadır. İtiraf etmek gerekir ki,
ikinciler hileyi algıladıklarında asla kızmazlar, çünkü onda sadece vergi
kaçırmak için bir yol görürler; Hıristiyanlar ise sadece iki dinde ortak olan
isimleri almaya özen gösterirler…
“…Ben
Sivas yolunu tutarken Ali-Aga, Persler ve kervanımızın diğer üyeleri doğrudan
Tokat’a doğru yola çıktılar. (Birlikte yolculuk yaptıkları) Gürcüler ve onların
köleleri bizimle aynı taraftan geldiler ve yolumuzda işlenen bir soygun
meselesi olduğu için, daha çok sayıda ve daha kompakt bir kütle oluşturmak için
tamamen bizimle karıştılar…
“…Sağ
yakasını üç saat boyunca takip ettiğimiz nehre yaklaşmak için direkt yoldan
hemen ayrıldık. Bol miktarda karpuz ve salatalık yetiştirilen, iyi işlenmiş
bahçelerde yürüdük; sonra çok yüksek iki kaya arasına atılmış tahta bir
köprünün üzerinden büyük sularla dolup taşan nehri geçtik. Yassı ve son derece zarif olan bu köprüye tırmandım;
bir tarafında büyük demir zincirler vardır, bunlar kaldıraçlar vasıtasıyla bir
kısmını kaldırabilir ve böylece karşı kıyı ile iletişimi kesebilir.; kayalar
sarımsı mermerdendi…
“…Birkaç
saat boyunca tekrar nehrin yanından geçtik ve sonunda güneye dönüp … güzel bir
ovada yer alan Andras (Endires- Suşehri) adlı bir köye ulaştık. Andras,
Karahisar’dan on iki saat uzaklıktadır; arazi serpantin ile dönüşümlü Pirene
kalkeridir; Ayrıca grunstein, graisen ve gri granit gördüm. Kireçtaşı
kütlelerinin üzerinde, çapı dört inç olan pektinitler içeren daha geç yaştaki
bazılarını fark ettim…
“…Rotamız
çamlarla kaplı kayaların arasından geçiyordu; bazen Kürtler tarafından
sömürülen otlaklar bulduk. Genelde toprak seyrek işlenir ve nüfus çok
seyrektir; aksine köy çok iyi durumdaydı ve Trabzon'a bağımlı bir bey
tarafından yönetiliyordu…Her zamanki gibi kendimizi köyün dışına yerleştirmek
zorunda kaldık…
“…Sivas'a
gitmemiz beş gün sürmüştü: işte güzergah: Karahisar'dan nehre üç saat; oradan Suşehri’ne,
dokuz saat; Tchistlik'te (Kiepert 1915
haritasında Suşehri ile Gemin Beli arasında bu isimde bir köy bulunmaktadır) altı
saat; kampta, sekiz saat; Soliman-Aga köyünde sekiz saat; Sivas'ta dört saat;
toplam kırk saat. Bu mesafeyi yaklaşık elli sekiz lieues (eski bir ölçü birimi,
fersah, 1 lieues yaklaşık 4 km’dir) olarak tahmin ediyorum…”(Fontanier 1826)
Victor
Fontanier’e göre, Karahisar-Sivas yolunda soyulma tehlikesi vardır. Her ne
kadar isim vermese de, sağ yakasını takip ettikleri nehrin Kelkit Çayı olması
kuvvetle muhtemeldir, çünkü büyük sularla dolup taşan bir nehirdir. Kelkit
Çayını, yassı ve son derece zarif olan, bir tarafında büyük demir zincirler ve
kaldıraçlar bulunan, yüksek iki kaya arasına atılmış tahta bir köprünün üzerinden
geçmişlerdir. Victor Fontanier ve yanındakiler köprüye ulaşana kadar da bol
miktarda karpuz ve salatalık yetiştirilen, iyi işlenmiş bahçelerde yürümüşlerdir.
Karahisar’dan Sivas’a yolculuk 5 gün sürmüştür. Viktor Fontanier, Karahisar-Sivas arasını 232 km (58 lieues-fersah) olarak tahmin etmektedir.
Sonuç
Fransız doğa bilimci Victor
Fontanier, uzun yıllar Türkiye’de seyahatler gerçekleştirmiş, gözlemler ve
tespitler yapmış, bu gezilerinde 196 yıl önce Şebinkarahisar’dan da geçmiştir.
Victor
Fontanier’in 1826 yılında geldiği ve veba hastalığı nedeniyle şehir dışında
kurduğu kampında bir gece kaldığı Şebinkarahisar’ın nüfusu 20.000’dir. Evler
oldukça kötü durumdadır ama bağlarda güzel çeşmeler, bahçeler ve kır evleri bulunmaktadır.
Üretim yapılan şap madeni yanında işletilmeyen kurşun madenleri vardır. Ağustos
ayının sonu ve hasat zamanı olduğundan kadınlar dahi tarlada çalışmaktadır.
Hasat zamanı dışında ise ülkede yalnızlık ve korku hakimdir.
Victor
Fontanier, yolculuk esnasında muhtemelen Müsellim Dağı’nda, bugün varlığı
bilinmeyen ve üzerinde beyaz benekleri olan kırmızı bir deriye veya renge
sahip, karnı beyaz, uzun ve dolgun kuyruklu, yuvarlak ve kıllı kulaklı, alt
kesici dişleri sivri, yassı kafalı ve çevik bir kemirgen tespit etmiş ve
kitabında ayrıntılı şekilde de anlatmıştır.
Victor
Fontanier, Karahisar’dan Sivas’a 5 gün süren yolculuğunda, Kelkit Nehri’ni, yüksek
iki kaya arasına atılmış yassı ve son derece zarif ve bir tarafında büyük demir
zincirler bulunan bir tahta köprüden geçmiştir.
Jeolojik Kesit2 (Fontanier1829)
Kaynaklar
1- Victor Fontanier, Voyages en Orient, entrepris par
ordre du gouvernement français de l'année 1821
à l'année 1829, Librairie Universelle,
Paris 1829.
2- Özgür Yılmaz, Victor
Fontanier’nin Trabzon Konsolosluğu (1830-1832), OTAM, 35/Bahar 2014,
2- https://fr.wikipedia.org/wiki/Victor_Fontanier
3- https://tr.wikipedia.org/wiki/Victor_Fontanier
4- Kemal Saylan, Seyyahların Gözüyle
Gümüşhane (Osmanlı Dönemi), Gümüşhane Üniv. Yayını,
Trabzon 015
5-
17. Uluslararası Mimarlık Sergisi Venedik Bienali Türkiye Pavyonu, Jeolojik Merak
Üzerine,2021,
( https://pavilionofturkey21.iksv.org/tr/paperwork/on-geological-curiosity)
6-
https://tr.wikipedia.org/wiki/Fersah
7-
James Morier, A Journey Through Persia, Armenia, And Asia Mınor, To
Constantinople, In
The Years 1808 and 1809, Boston 1816.
8-
https://tr.wikipedia.org/wiki/Yer_sincab%C4%B1
9-
https://tr.wikipedia.org/wiki/Marmota_monax
10-
Ange de Gerdane, Journal D’un Voyage Dans La Turquıe - D'asıee et La Perse,
Fait 1807 et 1808.
Paris 1809
11-
Sir William Ouseley,Travels in Various Countries of the East: More Particularly
Persia,
Vol III, Londra 1823
12-
Tahir Sezen, Osmanlı Yer Adları, Devlet Arşivleri Genel Müdürlüğü Yayını, Ankara
2017
13-
Esat Aktaş, Erzurum ve Trabzon Vilayetlerinde Salgın Hastalıklar (1838-1914),
Doktora Tezi
Atatürk Üniversitesi Sosyal Bilimler
Enstitüsü, Erzurum 2015
14-
Özgür Yılmaz, Trabzon’da Halk Sağlığı ve Sağlık Kurumları (1804-1895), Mavi
Atlas,
5(1)/2017
15-
Tuğrul Özcan, Sosyal ve Ekonomik Etkiler Açısından 1828-1829 Osmanlı-Rus
Savaşı,
Doktora Tezi, 19 Mayıs Üniversitesi
Sosyal Bilimler Enstitüsü, Samsun 2010
16-
Sabit Genç Amasya Sancağında Karantina Teşkilatının Kurulması, Ortaya Çıkan
Salgınlar
(1812-1918),
Amasya Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi (ASOBİD), Sayı 8, Aralık 2020
17-
Kemal Saylan, Licese Maden Ocağı ve Asıa Mınor Mınıng Companyꞌnin Liceseꞌdeki
Faaliyetleri,
Tarih İncelemeleri Dergisi XXIX / 2,
2014
18-
Richard Kiepert, Karte von Kleinasien, 1915